Bu gece büyük final var. Yarışmaya katılan kırk küsur ülkenin tamamı bu gece yarışacak 25 ülkeye oy verecek. Dün aldığım bir bilgiye göre bu sene finalde ülkelerin oylama sırası olmayacakmış. Bu sırayı bilgisayar o anki verilere göre tespit edip oylamanın son ana kadar heyecanlı gitmesini sağlayacakmış. Hani genellikle ilk birkaç ülkenin oylamasından sonra birinci üç aşağı beş yukarı ortaya çıkar ya, bunu engellemek için bu sene gelen puanlara göre ülkelerin oylarının açıklanmasına dayanan yeni bir sistem kurmuşlar. Yani işin oylama kısmı epeyce çekişmeli geçecek, muhtemelen de son ana kadar birinci belli olmayacak.
Burada sürekli gerek Türk ekibi olarak kendi aramızda, gerekse diğer ülkelerden gelenlerle yarışma tahminleri üzerine konuştuğumuzda herkes başka bir şey söylüyor. Kesin favori yok gibi bir şey. Blue’nun şarkısı çok iyi değil ama şöhretleri onları bir adım öne çıkarıyor. Burada da ağırlıklı olarak İngiltere lehine bir hava esiyor. Buna karşın dün geceki provada bir kez daha gördük ki, İrlanda birinciliğe en yakın adaylardan biri. Hatta ben kendi adıma favorimin İrlanda olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
İtalya ve Fransa da bu sene başa güreşecek. Balkan ülkelerinden Bosna-Hersek’in şarkısına çok oy çıkacağı kesin. Kuzey ülkelerinde ise Rusya ve İsveç ön plana çıkacak gibi. Danimarka, Yunanistan ve Finlandiya da ilk on adayları arasında.
Dün geceki provayı seyretmek için bilet almak gerekiyordu. Epeyce çok bilet alan vardı gördüğüm kadarıyla, zira sanki final gecelerinden biriymiş gibi kalabalıktı Arena. Oylama hariç birebir finalin aynısını daha ucuz fiyata canlı izlemek isteyenlerin genel prova iyi bir fırsattı tabi. Biz ise Basın Merkezindeki koltuklarda yayıla yayıla televizyonlardan izlemeyi tercih ettik. Böylesi daha iyi oldu çünkü salonda o gürültü patırtı, tezahürat arasında hem sesi iyi duymak pek mümkün olmuyor, hem de bazen sahnede olan biteni izlemek zorlaşıyor.
Bir çok şarkıda herkes ayağa kalkıyor, görüş çok azalıyor. Otursalar bile sallanan bayraklar görüşe engel oluyor. Tabii öyle bir atmosferde kimseye bayrak sallama, oturduğun yerden kalkma diyecek halimiz yok. Orada maç izler gibi izleniyor yarışma; detaylar içinse televizyondan izlemek şart.
Dün geceki provayı yarışmaya katılan bütün ülkelerin jürileri de sadece onlara özel yapılan canlı yayınla izlediler ve jüri oyları dün gece verildi. Yani aslında şu an jürinin birincisi belli. Bugün yarışma süresince devam edecek telefon oylaması sonucuyla jüri sonuçları birleştirilince de ülke puanları ortaya çıkacak.
Almanlarla ilgili düşüncelerim burada kaldığımız gün sayısı arttıkça değişiyor. Mesela dün gece, aslında sandığım kadar da medeni olmadıklarına dair kanaatim epeyce kuvvetlendi. Bunlarda özgürlük anlayışı gelişmiş ama biraz fazla gelişmiş anladığım kadarıyla. Kimse kimseye karışmıyor, kimse kimseyle ilgilenmiyor ya, herkes her yerde her istediğini yapıyor. Hani bize daha ilkokuldan itibaren hep derle ya “senin özgürlüğün başkalarının özgürlüğünün başladığı yere kadardır,” diye. Bunlarda öyle bir sınır yok.
Mesela dün gece sokaklarda sarhoş sarhoş bağıran çağıran, şarkı söyleyenin haddi hesabı yoktu. Trende, gecenin üçünde, yanımızdaki koltuktaki ergen çocuklar çantalarından kolonları çıkarıp bangır bangır dım tas dım tas müzik çaldılar, vagonda kimsenin gıkı çıkmadı. Sonra kadının biri sigara yaktı. Başka birileri yol boyunca bağıra çağıra sohbete devam etti. Uyuyanlar da vardı. Kimse kimseyi rahatsız eder miyim acaba diye düşünmediği gibi, kimse kimseden rahatsız da olmuyordu galiba, nasıl şeyse artık.
İstasyonda tren beklerken yanımda oturan genç bir Alman çocuğa “Neden bu kadar yüksek sesle konuşuyor insanlar?” diye sordum. Gülerek “Bana normal geliyor,” dedi. “Sizin ülkenizde böyle değil mi?” diye de sordu. “Yok be hacı, biz gayet de medeniyiz,” diyecek oldum ama elin Alman’ı kıt İngilizcesiyle anlamaz nasılsa diye çok da kasmadım.
Bundan sonraki yazımda artık bu maceranın sonuna gelmiş olacağız. Yarışmaya katılan bütün ülkelere şimdiden hayırlı başarılar diliyorum.
MAYIS 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder