İKİNCİ YARI FİNAL... ŞİMDİ!
Ve geldik beklenen geceye… Bu gece dananın kuyruğu kopacak, hatta deyimleri ikilemek gerekirse, ak koyun kara koyun belli olacak. Gerçi benim geçen seneki gibi bir şüphem yok. Aslına bakarsanız buradaki kimsenin şüphesi yok. Biz kesin finalde görüyoruz kendimizi. Hatta dün akşam saatlerinden itibaren OGAE oylamaları panosunda Türkiye ikinci yarı finalin birinci sırasına çıktı. Yani endişeye mahal yok. Ama yine de Eurovision’un kaygan zeminini unutmamak lazım.
İkinci yarı finalin kostümlü provasında salon birinci yarı finale göre daha doluydu. Kostümlü provalar da biletli. Dolayısıyla bizim gibi akreditasyonlu ve biletli olanların yarattığı kalabalık belli. Ama dün gece Azerbaycan halkından bilet alıp gelen çoktu. Bunda Can Bonomo etkisi inkar edilemez. Zaten sahneye çıktığında ve sahneden inip “green room”daki yerine giderken yapılan tezahürat da bunu gösteriyordu. Azerbaycanlılar Can’ı çok seviyor.
Gelelim ikinci yarı finalin finalistlerine… ("Spoiler" içerir)
Makedeonya: İlginç bir şarkı, ilginç bir ses. Bizim memlekette pek gideri olmaz belki ama Avrupa’nın kulağına hitap eder. Yine şov yok. Sadece şarkıcının ses gösterisine odaklanın izlerken. Finale kalır gibi gözüküyor.
Hollanda: Türk kızı Ayten ya da halen kullandığı adıyla Joan, burada bulunduğu sürede kafasındaki o tüyleri hiç çıkarmadı. Hatta içinde şarkının bulunduğu tanıtım CD’sinin kapağına da bir tüy iliştirmişler. Yani konsept tüy. Bu gece de onu sahnede yine o kızıl derili tüyleriyle göreceksiniz. Bir de sahnenin ön kısmında içinde ateşler yanan büyük tencere mi desem tava mı, bir şeyler olacak. Şarkının sonunda onları nasıl söndürecekler diye tahmin yürütmekten şarkıya odaklanamadık. Meğerse üzerlerine battaniyeye benzer bir şey kapatıyorlarmış. Şarkı mı? “Country” tarzında ve kulağı kolay yakalayan bir havası var. Finale illa ki kalır.
Malta: Kurt İstanbul’a tanıtım turu kapsamında geldiğinde, bir şekilde tanıyıp sevdiğimiz yarışmacılardan biri olmuştu. Bayağı matrak, fırlama, komik bir çocuk. Can’la da eni konu kanka olmuşlar karşılaşa karşılaşa. Frekansları çok yakın zaten. Sahnede çok eğlenceli. Şarkısı vasat ama enerjisi güzel. Ekrandan izlerken yükseldim mi, yükselmedim ama yine de finale kalır tahminimce.
Portekiz: Portekiz bu defa yerel müziği fadonun ruhunu almış, tangoya boyamış ve nihayet melodik bir şarkı yapmış. Bilmem sahiden öyle mi ama Portekiz yıllardır hep en kötü Eurovision şarkılarını yapan ülke olarak yer etmiş benim aklımda, neden bilmem. İlk kez bu şarkılarını beğendim ama solist de vokalistler de eski Eurovisionların ruhunu yaşattıklarından mıdır nedir, finale kalma ihtimallerini zayıf görüyorum. Bu arada şarkı esnasında “led” ekrana yansıyan görüntüler çok güzel.
Ukrayna: Yarışmanın en yaratıcı şovlarından biri. Sahneye konulan hareketli “led” ekranlar sayesinde solist Gaitana’ya gerçek dansçıların yanı sıra sanal dansçılar da eşlik ediyor. Hatta şarkının sonuna doğru sahnede bir “flash mob” etkisi yaratılıyor. Buna karşın genellikle bağırış çığırış şarkıcıları pek seven Ukraynalıların yarışmaya muhakkak ki bayıla bayıla yolladığı meşhur şarkıcıları Gaitana’yı pek sevdiğimi söyleyemem. Hakeza şarkısını da öyle. Finale kalırsa bilin ki oy verenlerden biri ben değilim.
Bulgaristan: Bizim Ebru Yaşar’a benziyor Sofi. Hem giyimi, hem davranışlarıyla hık demiş burnundan düşmüş. Halinden çok memnun görünüyor, şarkısının çok sevildiğini de düşünüyor muhtemelen ama bu gece hayal kırıklığı yaşayacağı kesin gibi. Çünkü kötü bir şarkı. Ama şarkının ikinci yarısında tavandan aşağı inen daire şeklinde payroların dönerek patlamasının yarattığı bir görsel şov var ki, sırf onu görmek için, şarkıdan sıkılsanız bile kanal değiştirmeyin derim.
Slovenya: Her sene bu yarışmada en az iki tane benim “Asla dereceye giremez,” dediğim bayık şarkı olur ve onlardan biri de mutlaka dereceye girer. Slovenya’nın 16 yaşındaki sabi sübyan bir kızcağız tarafından seslendirilen demode mi demode şarkısı bu sene bu kontenjandan dereceye girerse şaşırmam. Ama bu şarkı finale kalırsa Avrupalının müzik zevkinden şüphe duyarım, o ayrı.
Hırvatistan: Bir önceki şarkı için yazdıklarımın aynısı bunun için de geçerli. Şarkıyı söyleyen ablanın giydiği siyah elbisenin arkasında beyaz renkli fiyonk gibi bir şeyler var. Şarkı boyunca ona eşlik eden iki dansçının gelip o fiyonklarını çözeceğini ve oradan bir sürpriz çıkacağını, ne bileyim ablanın havalanıp uçacağını filan düşündüm. Dansçılar sahnede her bir şeyi yaptılar. Hatta bir ara beyaz bir çarşaf alıp rüzgârda kuruttular ama o fiyonkları bir türlü açmadılar. Yani bir şey olmadan şarkı bitti ve ben her gösteride bir hinlik aramaya başladığımı görüp, Eurovision’un üzerimde yarattığı mesleki deformasyonunun farkına vardım. Bence finale kalamaz. Kalırsa şaşırırım.,
Gürcistan: Bu şarkı da diğerleri gibi sadece üç dakika ama bana her izleyişimde çok daha uzun geliyor. Çünkü bir şey olmuyor, bir yere varmıyor. Şarkı da, şarkıcı da, sahnedeki feryat figan vokaller (aynı zamanda dansçılar) de debelenip duruyorlar ama olmuyor, olamıyor. Boyalı sarı saçlı abinin sesi fevkaladenin fevkinde ama şarkıyı o bile kurtarmıyor. Bence elenir. Elenmezse de kendi bilir. Zira finalde hiç şansı olmaz (Neden bu kadar eminim onu da bilmiyorum.)
Türkiye: Kesin finaldeyiz, ne diyorsam o!
Estonya: Bu çocuğu ne zaman görsem üzerinde aynı kostüm. Sahnede de, barda da, gündüz dolaşırken de aynı kostümü giyiyor. İnsanın yatıp kalkıp haline şükredesi geliyor. Mesela ben gelirken burada geçireceğim dozuz gün için dokuz ayrı tişört getirdim ki sahneye filan da çıkmayacağım yani. Çocuk sempatik ama ya şarkı?.. Acaba benim kadrini kıymetini bilemediğim “slow” şarkılardan biri de bu mu olacak?.. Yok yok, bence finale kalmaz.
Slovakya: Yarışmanın en sert “rock” şarkısı bu. Solist kardeş seksenler “rock”çıları modeli saçları ve sahnedeki acemi haliyle neresinden baksanız eğreti duruyor. Şarkı da çok gürültülü zaten ki Eurovision’da bu şekil “rock”ın babasını Lordi yaptı bitirdi zaten. Bir de solist Max artık heyecandan mı bilmem kemerini sıkmadan çıkmış sahneye galiba. Pantolonu ha düştü ha düşecek gibiydi. Hayır tamam, sahneye çıkan erkek şarkıcıların neredeyse tamamında şu son birkaç yılın modası, paçaları dar, ağı sarkan, Ankara seymenlerinin şalvarlarına benzeyen pantolonlar var. Buna da gözümüz alıştı alışacak ama Max’inki o şekil de değil. Bilerek mi yapıyor, Max’in leğen kemiği Slovakya’ya ne kadar oy getirir, artık onu birlikte göreceğiz.
Norveç: Burada pek rağbet görenlerden biri de Tooji. Bin yılın soğuk nevale Norveç’i, içinde bayağı bayağı oryantal ritimler olan bir şarkı göndermiş. Tooji de nasılsa İran kökenliyim, bari şarkının hakkını vereyim diye ara ara kıvırtıyor. Bu şarkıyı şöyle Beyonce, Shakira tarzı bir kadın şarkıcı söyleseydi yıkılırdı. Gerçi Tooji’yi karizmatik bulan da çok ama salonda izleyince ben çok bayılmadım. Finale kalır, ondan şüphe yok.
Bosna Hersek: Sıkıcı bir şarkı daha. Şarkısını piyano çalarak seslendiren Maya alsa alsa eski Yugoslavya ülkelerinden puan alır gibi. Bu da final için yeter mi? Sanmam.
Litvanya: Yine ergenlikten yeni çıkmış, kim bilir belki de hâlâ çıkamamış genç bir erkek yarışmacı. Sağlam şarkı söylüyor, o ayrı. Şarkı gayet şık bir balad olarak başlıyor. Şarkının adına göndermeyle (“Love is Blind”) bizim ergen sahneye gözü bağlı çıkıyor. Sonra birdenbire ne oluyorsa oluyor, ritim hızlanıyor, Donny gözündeki bandı çıkarıp bir parende atıyor, ardından da birkaç apaçi dansı hareketi sergiliyor. Ve şarkı “dım tıs dım tıs” bir havada ilerleyip sona eriyor. İlginç bir kombinasyon. Sanki hem jüriyi, hem telefonla oy kullanan sokaktaki insanları tavlamak üzere ortaya karışık bir şey yapmışlar gibi. Dansçı ve vokalist kullanmayan ender ekiplerden. Finale kalır gibi geldi. Emin de olamadım aslına bakarsanız.
Bu satırları size otel odasından yazıyorum. Birazdan hazırlanıp kendimizi dışarı atacağız. Henüz burada Köln’deki gibi bir şehirde kaybolma hadisesi gelmedi başımıza çünkü kime sorsak yol tarif ediyor ve biz anlıyoruz. Bu büyük lüks. Ha bir de şehir deniz kıyısında olduğu için bütün yollar denize çıkıyor. Tabelaları da anlayabiliyoruz. Mesela erkek berberine gitmek isterseniz “kişi salonu”, spor yapmak isterseniz “idman merkezi”, sağlık ocağı ararsanız “sağlamlık merkezi” tabelalarına dikkat etmeniz yeterli. Olmadı bir taksiye binersiniz, o sizi dilediğiniz yerde “düşürür”.
İkinci yarı finalin dedikoduları yarına kısmetse. Takipte kalın!
24 MAYIS 2012
Ve geldik beklenen geceye… Bu gece dananın kuyruğu kopacak, hatta deyimleri ikilemek gerekirse, ak koyun kara koyun belli olacak. Gerçi benim geçen seneki gibi bir şüphem yok. Aslına bakarsanız buradaki kimsenin şüphesi yok. Biz kesin finalde görüyoruz kendimizi. Hatta dün akşam saatlerinden itibaren OGAE oylamaları panosunda Türkiye ikinci yarı finalin birinci sırasına çıktı. Yani endişeye mahal yok. Ama yine de Eurovision’un kaygan zeminini unutmamak lazım.
İkinci yarı finalin kostümlü provasında salon birinci yarı finale göre daha doluydu. Kostümlü provalar da biletli. Dolayısıyla bizim gibi akreditasyonlu ve biletli olanların yarattığı kalabalık belli. Ama dün gece Azerbaycan halkından bilet alıp gelen çoktu. Bunda Can Bonomo etkisi inkar edilemez. Zaten sahneye çıktığında ve sahneden inip “green room”daki yerine giderken yapılan tezahürat da bunu gösteriyordu. Azerbaycanlılar Can’ı çok seviyor.
Gelelim ikinci yarı finalin finalistlerine… ("Spoiler" içerir)
Sırbistan: Sırbistan’ın meşhur besteci ve şarkıcısı, aynı zamanda Eurovision gediklisi Zeljko, bir parça bizim Yavuz Bingöl’e benziyor. Bir ağır abi duruşu var. İsmi de, sesi de, şarkısı da yarışmada prim yapacaktır ve bu da ona finalin kapılarını kolayca açacaktır diye düşünüyorum. Şovda bir enteresanlık yok ama bu şarkının zaten şova da ihtiyacı yok. Sırbistan’ın oy potansiyeli de cabası.
Makedeonya: İlginç bir şarkı, ilginç bir ses. Bizim memlekette pek gideri olmaz belki ama Avrupa’nın kulağına hitap eder. Yine şov yok. Sadece şarkıcının ses gösterisine odaklanın izlerken. Finale kalır gibi gözüküyor.
Hollanda: Türk kızı Ayten ya da halen kullandığı adıyla Joan, burada bulunduğu sürede kafasındaki o tüyleri hiç çıkarmadı. Hatta içinde şarkının bulunduğu tanıtım CD’sinin kapağına da bir tüy iliştirmişler. Yani konsept tüy. Bu gece de onu sahnede yine o kızıl derili tüyleriyle göreceksiniz. Bir de sahnenin ön kısmında içinde ateşler yanan büyük tencere mi desem tava mı, bir şeyler olacak. Şarkının sonunda onları nasıl söndürecekler diye tahmin yürütmekten şarkıya odaklanamadık. Meğerse üzerlerine battaniyeye benzer bir şey kapatıyorlarmış. Şarkı mı? “Country” tarzında ve kulağı kolay yakalayan bir havası var. Finale illa ki kalır.
Malta: Kurt İstanbul’a tanıtım turu kapsamında geldiğinde, bir şekilde tanıyıp sevdiğimiz yarışmacılardan biri olmuştu. Bayağı matrak, fırlama, komik bir çocuk. Can’la da eni konu kanka olmuşlar karşılaşa karşılaşa. Frekansları çok yakın zaten. Sahnede çok eğlenceli. Şarkısı vasat ama enerjisi güzel. Ekrandan izlerken yükseldim mi, yükselmedim ama yine de finale kalır tahminimce.
Belarus: İkinci yarı finalin “rock” kontenjanından bir şarkı. Eski SSCB bağlıları nasılsa oy verir ve final kapısını açar. Şarkıdan ziyade gruptaki gitaristlerin şarkının bir yerinde yaptığı illüzyon akılda kalıyor. Sahneye o kadar yakın olmamıza ve şarkı aralarında getirilen götürülen her türlü alet, edevat ve cihazı görmemize rağmen bu illüzyonu nasıl yaptıklarını biz çözemedik. Belki ekrandan izlerken siz çözersiniz. (Ne olduğunu söylemeyeceğim elbette.)
Portekiz: Portekiz bu defa yerel müziği fadonun ruhunu almış, tangoya boyamış ve nihayet melodik bir şarkı yapmış. Bilmem sahiden öyle mi ama Portekiz yıllardır hep en kötü Eurovision şarkılarını yapan ülke olarak yer etmiş benim aklımda, neden bilmem. İlk kez bu şarkılarını beğendim ama solist de vokalistler de eski Eurovisionların ruhunu yaşattıklarından mıdır nedir, finale kalma ihtimallerini zayıf görüyorum. Bu arada şarkı esnasında “led” ekrana yansıyan görüntüler çok güzel.
Ukrayna: Yarışmanın en yaratıcı şovlarından biri. Sahneye konulan hareketli “led” ekranlar sayesinde solist Gaitana’ya gerçek dansçıların yanı sıra sanal dansçılar da eşlik ediyor. Hatta şarkının sonuna doğru sahnede bir “flash mob” etkisi yaratılıyor. Buna karşın genellikle bağırış çığırış şarkıcıları pek seven Ukraynalıların yarışmaya muhakkak ki bayıla bayıla yolladığı meşhur şarkıcıları Gaitana’yı pek sevdiğimi söyleyemem. Hakeza şarkısını da öyle. Finale kalırsa bilin ki oy verenlerden biri ben değilim.
Bulgaristan: Bizim Ebru Yaşar’a benziyor Sofi. Hem giyimi, hem davranışlarıyla hık demiş burnundan düşmüş. Halinden çok memnun görünüyor, şarkısının çok sevildiğini de düşünüyor muhtemelen ama bu gece hayal kırıklığı yaşayacağı kesin gibi. Çünkü kötü bir şarkı. Ama şarkının ikinci yarısında tavandan aşağı inen daire şeklinde payroların dönerek patlamasının yarattığı bir görsel şov var ki, sırf onu görmek için, şarkıdan sıkılsanız bile kanal değiştirmeyin derim.
Slovenya: Her sene bu yarışmada en az iki tane benim “Asla dereceye giremez,” dediğim bayık şarkı olur ve onlardan biri de mutlaka dereceye girer. Slovenya’nın 16 yaşındaki sabi sübyan bir kızcağız tarafından seslendirilen demode mi demode şarkısı bu sene bu kontenjandan dereceye girerse şaşırmam. Ama bu şarkı finale kalırsa Avrupalının müzik zevkinden şüphe duyarım, o ayrı.
Hırvatistan: Bir önceki şarkı için yazdıklarımın aynısı bunun için de geçerli. Şarkıyı söyleyen ablanın giydiği siyah elbisenin arkasında beyaz renkli fiyonk gibi bir şeyler var. Şarkı boyunca ona eşlik eden iki dansçının gelip o fiyonklarını çözeceğini ve oradan bir sürpriz çıkacağını, ne bileyim ablanın havalanıp uçacağını filan düşündüm. Dansçılar sahnede her bir şeyi yaptılar. Hatta bir ara beyaz bir çarşaf alıp rüzgârda kuruttular ama o fiyonkları bir türlü açmadılar. Yani bir şey olmadan şarkı bitti ve ben her gösteride bir hinlik aramaya başladığımı görüp, Eurovision’un üzerimde yarattığı mesleki deformasyonunun farkına vardım. Bence finale kalamaz. Kalırsa şaşırırım.,
İsveç: Vudu büyücüsü kılıklı Loreen’in biraz ürpertici, biraz tedirgin edici, ama çok etkileyici şovu eşliğinde, taş gibi bir performansla seslendirdiği şarkısı aylardır hükmen birinci sayılıyor ama bana pek de öyle gelmiyor. Evet son ana kadar çekişme sürer ama birincilik Loreen’e kalmaz diye düşünüyorum. Adamlar sahne teknolojilerinin gözünü çıkaracaklar ya, bu şarkıda da kar yağıyor Loreen’in üzerine. Finale kalacağı kesin. Sonrası Allah kerim.
Gürcistan: Bu şarkı da diğerleri gibi sadece üç dakika ama bana her izleyişimde çok daha uzun geliyor. Çünkü bir şey olmuyor, bir yere varmıyor. Şarkı da, şarkıcı da, sahnedeki feryat figan vokaller (aynı zamanda dansçılar) de debelenip duruyorlar ama olmuyor, olamıyor. Boyalı sarı saçlı abinin sesi fevkaladenin fevkinde ama şarkıyı o bile kurtarmıyor. Bence elenir. Elenmezse de kendi bilir. Zira finalde hiç şansı olmaz (Neden bu kadar eminim onu da bilmiyorum.)
Türkiye: Kesin finaldeyiz, ne diyorsam o!
Estonya: Bu çocuğu ne zaman görsem üzerinde aynı kostüm. Sahnede de, barda da, gündüz dolaşırken de aynı kostümü giyiyor. İnsanın yatıp kalkıp haline şükredesi geliyor. Mesela ben gelirken burada geçireceğim dozuz gün için dokuz ayrı tişört getirdim ki sahneye filan da çıkmayacağım yani. Çocuk sempatik ama ya şarkı?.. Acaba benim kadrini kıymetini bilemediğim “slow” şarkılardan biri de bu mu olacak?.. Yok yok, bence finale kalmaz.
Slovakya: Yarışmanın en sert “rock” şarkısı bu. Solist kardeş seksenler “rock”çıları modeli saçları ve sahnedeki acemi haliyle neresinden baksanız eğreti duruyor. Şarkı da çok gürültülü zaten ki Eurovision’da bu şekil “rock”ın babasını Lordi yaptı bitirdi zaten. Bir de solist Max artık heyecandan mı bilmem kemerini sıkmadan çıkmış sahneye galiba. Pantolonu ha düştü ha düşecek gibiydi. Hayır tamam, sahneye çıkan erkek şarkıcıların neredeyse tamamında şu son birkaç yılın modası, paçaları dar, ağı sarkan, Ankara seymenlerinin şalvarlarına benzeyen pantolonlar var. Buna da gözümüz alıştı alışacak ama Max’inki o şekil de değil. Bilerek mi yapıyor, Max’in leğen kemiği Slovakya’ya ne kadar oy getirir, artık onu birlikte göreceğiz.
Norveç: Burada pek rağbet görenlerden biri de Tooji. Bin yılın soğuk nevale Norveç’i, içinde bayağı bayağı oryantal ritimler olan bir şarkı göndermiş. Tooji de nasılsa İran kökenliyim, bari şarkının hakkını vereyim diye ara ara kıvırtıyor. Bu şarkıyı şöyle Beyonce, Shakira tarzı bir kadın şarkıcı söyleseydi yıkılırdı. Gerçi Tooji’yi karizmatik bulan da çok ama salonda izleyince ben çok bayılmadım. Finale kalır, ondan şüphe yok.
Bosna Hersek: Sıkıcı bir şarkı daha. Şarkısını piyano çalarak seslendiren Maya alsa alsa eski Yugoslavya ülkelerinden puan alır gibi. Bu da final için yeter mi? Sanmam.
Litvanya: Yine ergenlikten yeni çıkmış, kim bilir belki de hâlâ çıkamamış genç bir erkek yarışmacı. Sağlam şarkı söylüyor, o ayrı. Şarkı gayet şık bir balad olarak başlıyor. Şarkının adına göndermeyle (“Love is Blind”) bizim ergen sahneye gözü bağlı çıkıyor. Sonra birdenbire ne oluyorsa oluyor, ritim hızlanıyor, Donny gözündeki bandı çıkarıp bir parende atıyor, ardından da birkaç apaçi dansı hareketi sergiliyor. Ve şarkı “dım tıs dım tıs” bir havada ilerleyip sona eriyor. İlginç bir kombinasyon. Sanki hem jüriyi, hem telefonla oy kullanan sokaktaki insanları tavlamak üzere ortaya karışık bir şey yapmışlar gibi. Dansçı ve vokalist kullanmayan ender ekiplerden. Finale kalır gibi geldi. Emin de olamadım aslına bakarsanız.
Bu satırları size otel odasından yazıyorum. Birazdan hazırlanıp kendimizi dışarı atacağız. Henüz burada Köln’deki gibi bir şehirde kaybolma hadisesi gelmedi başımıza çünkü kime sorsak yol tarif ediyor ve biz anlıyoruz. Bu büyük lüks. Ha bir de şehir deniz kıyısında olduğu için bütün yollar denize çıkıyor. Tabelaları da anlayabiliyoruz. Mesela erkek berberine gitmek isterseniz “kişi salonu”, spor yapmak isterseniz “idman merkezi”, sağlık ocağı ararsanız “sağlamlık merkezi” tabelalarına dikkat etmeniz yeterli. Olmadı bir taksiye binersiniz, o sizi dilediğiniz yerde “düşürür”.
İkinci yarı finalin dedikoduları yarına kısmetse. Takipte kalın!
24 MAYIS 2012
Hakan Bey,ama Portekiz'inm şarkıları o kadar da kötü değildir; ben hep hoşlanmışımdır; uygu yüklüdür; geçen yılki pankartlı şarkılarını bile sevmiştim. 2003'le birlikte beş yıl kadar gerçekten kötü şarkılı bir döneme girmişlerdi ama sonra yine toparlandılar; bu yıl yine beğendim ama yine final yapamayacaklar yazık ki!
YanıtlaSilLitvanya'nın vokalist kullanmaması çok isabetli olmuş; bazı şarkılarda hiç gerekmiyor ve gerçekten bıktırıyor. Çok beğendim; yorum çok iyi; bu gece oy göndereceğim ülkelerden.