30 YIL ÖNCE SES
Kocaman vatkalar, kelebek tokalar, Shetland kazaklar, bel üstüne kadar çıkan şalvar pantolonlar… Dallas, Beyaz Gölge, Şahin Tepesi, Uykudan Önce… Banu Alkanlar, Ahu Tuğbalar, Serpil Çakmaklılarla sinema perdesinde ve sahnelerde alıp başını giden çıplaklık furyası… Bu ay, ‘80’li yılların tam ortasında, 1985 yılında geziniyoruz.
Bulvar gazetesinin Türkiye güzeli yarışmasında birinci seçildikten sonra, daha önce evlenip boşandığı ortaya çıkınca tacı elinden alınan Hülya Avşar, bir anda kendini film setlerinde bulmuştu. Yeşilçam onu çok sevmiş ve Avşar ardı ardına film çevirmeye başlamıştı o günlerde.
Hülya Avşar on birinci filmi “Ömrümün Tek Gecesi”nde başrolü Kenan Kalav’la paylaşıyor ve film 1985 Mart ayında vizyona giriyor. Girer girmez de kıyamet kopuyor. Çünkü filmin yardımcı oyuncusu Ayşegül Ünsal, kendi oynadığı sevişme sahnelerinin filmin afişlerine yerleştirilip, Hülya Avşarmış gibi gösterilmesine isyan ediyor. “Soyunan, çıplak poz veren, hemen her lobide resmi olan benim ama cismim var, ismim yok. Hiç kimsenin aşk sahnelerinde dublörlüğünü yapacak kadar küçülmedim,” diyor Ayşegül Ünsal.
Genç Hülya Avşar’sa film yapımcılarının bu ticari hilesinden tamamen habersiz ama bir yandan da mağdur. “Bu film yüzünden babamdan bir dayak yemediğim kaldı,” diyor. “Babam sinemada afişleri görmüş ve ben zannetmiş. Bir hayli bağırdı çağırdı. Ayşegül bana benziyor diye onun adını afişlere küçük yazdıran herhalde ben değilim.”
SERÇE PİKE YAPIYOR
Habere göre Sezen Aksu, son gazino çalışmasında Müjde Ar’la yer sırası yüzünden kapışınca, bir konser dizisi yapmaya karar vermiş ve Şan Tiyatrosu’nda sahnelenen “Sezen Aksu Söylüyor” projesi böyle doğmuş. Konserde Minik Serçe sadece şarkı söylemiyor, oyunculuk hünerlerini de sergiliyor, hatta konserin sonunda sahneden havalanıp salonda uçuyormuş.
Konser boyunca tipten tipe giren Sezen Aksu, kâh çaçaron kadın, kâh namuslu fahişe, kâh assolist bozuntusu oluyormuş.
Bakmayın miş’li geçmiş zaman kullandığıma, ben de izlemiş, günlerce etkisinden kurtulamamış, şarkılarla mest olmuş, şakalara çok gülmüş, konserin Sezen Aksu sonunda basit bir teknik sihirbazlıkla sahneden sahiden havalandığında ise adeta büyülenmiştim. Sonrasında bu konserin video kasetini de satın alıp her bir skecini, her bir şarkısını ezberleyene kadar defalarca izledim. Hâlâ da saklarım o kaseti.
Şimdilerde böyle ihtişamlı konserler ne yazık ki yapılamıyor ama Sezen Aksu hâlâ her konserinde izleyenleri mest etmeyi, çok güldürmeyi ve büyülemeyi bir şekilde başarıyor.
PRENSES ŞERİFE
Ses dergisi muhabiri Şahin Büyükkaya’nın o günlerin en popüler sinema ve sahne yıldızlarından Güngör Bayrak’la yaptığı röportajın başlığı şöyle: “Güngör Bayrak olarak değil, Prenses Şerife olarak öleceğim.”
Bayrak’ın bu cümleyi neden sarf ettiğini röportajı okuyunca anlıyoruz. “Benim iki prens talibim var. Birisi Katar Prensi. Onunla Paris’te tanıştım. Diğeri ise Prens Abdullah... Şimdilik ikisi de evlenmek istiyor,” diyor Güngör Bayrak.
Kaderin cilvesine bakın ki Güngör Bayrak bu röportajdan yıllar sonra bir prensle değil belki ama bir sörle evlenip “Lady” unvanını aldı.
Haberi süsleyen fotoğraflarda Güngör Bayrak olay yaratan sahne kostümüyle poz vermiş. Sahneye külotsuz çıktığı iddia edildiği için birkaç kez başı derde giren, emniyete çağırılıp ifadesi alınan Bayrak, bu hassas konuya da açıklık getiriyor: “Ben tanga giyiyorum. Tanga biliyorsunuz mini külot demek. Benim tuvaletimin altında bir tanga üzerine oturtulmuş mini gizli bir külot var. Çok kişi bunu anlamıyor ve beni külotsuz zannediyor. Durum bu.”
MÜZİK GÜNDEMİ MART 2015
ŞU BİZİM EUROVISION
Sonunda TRT’den beklenen yeşil ışık geldi ve 2016 yılında Eurovision Şarkı Yarışmasına Türkiye’nin yeniden katılmaya başlayacağı haberi geçen ayın müzik gündemine düştü.
Eurovision her şeyden önce dünya üzerinde bu kadar çok ülkede aynı anda yayınlanan tek televizyon şovu. Bu kadar büyük çaplı tek şarkı yarışması olduğu da bir gerçek. Diyeceksiniz ki o berbat şarkılarla şarkı yarışması yapılsa ne olur, yapılmasa ne olur?.. Bence öyle değil. Bu, farklı ülkelerdeki farklı insanları bir araya getiren kültürel bir etkinlik her şeyden önce. Ve dedim ya, sonuçta bir televizyon şovu. Televizyon yayıncılığının en son teknolojilerinin kullanıldığı, ihtişamlı, göz kamaştırıcı bir gösteri. İçinde müzik var, dans var, eğlence var, rekabet var… Böylesi bir gösteriden neden illa müzikal başyapıtlar çıkmasını bekleyelim ki? Yılda bir defa, üç gece süren yarışmayı izliyor, eğleniyor ve sonra unutuyoruz zaten.
Aynı savunmayı yarışmanın siyasi olduğuna dair argümanlara karşılık da verebilirim. Evet siyasi. Evet, komşu komşuya oy veriyor. Ama gelin görün ki bu durum birinci olacak şarkıyı etkilemiyor. Bütün istatistikler de bunu gösteriyor zaten. Fazla da kasmaya gerek yok yani. Hem Türkiye olarak biz de gayet siyasi oy kullanıyoruz; bunu da inkâr edemeyiz.
Peki 2016’da Türkiye’yi kim temsil etsin? Bence bu işi yine gençlere bırakalım. İrem Derici olur, Edis olur, Barış Erdem olur, Ece Seçkin olur… Bir dolu yeni ve parlak işler yapan genç şarkıcımız var. Oradan yürüyelim derim.
Bu arada Türkiye katılsın ya da katılmasın, Eurovision ile ilgili iseniz, içinde benim kızımın da bulunduğu bir grup gencin kurdukları ESC in 5 platformunu takip etmenizi öneririm. Yarışmaya katılan bütün ülkelerin bütün yerel finalleri de dâhil olmak üzere epeyce kapsamlı bir site: www.escin5.com
ZEKİ MÜREN’E VEFA
Aysel Gürel ve Kayahan için yapılan saygı albümlerinin prodüktörü Murat Yıldırım’ın yeni bir proje peşinde olduğu geldi kulağıma. Aradım, sordum hemen. Yanlış duymamışım. Murat Yıldırım bu defa da Zeki Müren anısına bir albüm yapmak için kolları sıvamış.
Besteci ve söz yazarı olmayan, sadece şarkı söyleyen isimlere saygı albümü yapılmasını doğru bulmuyor Yıldırım. Haksız da sayılmaz. Müzeyyen Senar, Müslüm Gürses ya da Ajda Pekkan gibi isimleri düşünün… Onlar başkalarının yazdıkları şarkıları sesleri ve yorumlarıyla yücelttiler. O şarkıları onların anısına başkalarının söylemesi pek bir anlam taşımıyor o yüzden.
Zeki Müren’e saygı albümü ise tamamen Müren’in bestelerinden oluşacakmış. “Beklenen Şarkı”, “Şimdi Uzaklardasın”, “Manolya başta olmak üzere Zeki Müren’in pek çok dile düşmüş bestesi var.
Albümde bu defa sadece ana akımdan değil, alternatif müzikten farklı isimlerle de çalışmayı düşünüyor Yıldırım. Bunlardan biri de son dönemde alaturka ve alternatif müziği harmanlayan farklı tarzıyla dikkatleri üzerine çeken Gaye Su Akyol olacakmış.
Bir şarkıda ise Zeki Müren’in kendi sesi de bugünün teknolojisiyle, bugünün şarkıcılarından bir ya da ikisiyle bir araya getirilecek, bir anlamda “sanal” bir düet yapılacakmış. Müzeyyen Senar’a saygı albümünde de imzası bulunan Selçuk Tekay’ın da bu projede görev alacağını öğrendim ayrıca.
“Vefa arıyorum,” derdi sözlerini yazdığı “Kandil” adlı şarkısında Zeki Müren. Bu albüm tam anlamıyla bir vefa albümü olacağa benzer.
BU AY NEREYE GİDELİM?
Dünyaca ünlü İspanyol yıldızı Julio Iglesias, 14 Mart’ta Ülker Sports Arena’da sahne alıyor. ’70 ve ‘80’lerin romantizmini özleyenlere birebir.
Üçüncü albümü “Gök Nerede”yi yayımlayan Mabel Matiz, bir Türkiye turnesine çıkıyor. Matiz, 6 Mart’ta Diyarbakır, 7 Mart’ta Edirne, 11 Mart’ta Sivas ve 17 Mart’ta Sakarya’da hayranlarıyla buluşacak.
Yakında sahneyi bırakacağını açıklayan Sezen Aksu’nun Bostancı Gösteri Merkezi’nde 6 ve 7 Mart tarihlerinde vereceği konserler, onu sahnede izlemeyi sevenler için son fırsatlar olabilir.
Son dönemde adından sıkça söz ettiren Boğaziçi Caz Korosu, 14 Mart’ta Gelecek İçin Gençlik Derneği’nin yürüttüğü "Gelecek Ellerimde" projesi kapsamında Ankara’da, MEB Şura Salonu’nda sahne alacak. Koro, 21 Mart’ta ise İzmir AKM’de dinleyici karşısına çıkıyor.
Metal müzik sevenler, 15 Mart’ta Garaj İstanbul’da The Haunted’ı izleyebilirler. 21 Mart’ta ise Küçük Çiftlik Parkı’nda dünyaca ünlü metal grubu Opeth sahne alıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder