Şebnem Ferah

TUTARLI VE TAVİZSİZ


(Milliyet Sanat dergisi Mayıs 2018 sayısında yayımlanmıştır.)

1936 yılından itibaren 300’den fazla roman yazarak kırılması zor bir rekora imza atan, birden fazla kuşağın duygu ve düşünce dünyasında acıklı izler bırakan Kemalettin Tuğcu hayata gözlerini yumduğunda takvimler 18 Ekim 1996 tarihini gösteriyordu. Aynı günlerde henüz 24 yaşında gencecik bir kız bir ay sonra piyasaya çıkacak ilk albümünün heyecanını yaşıyordu. Hiç Kemalettin Tuğcu romanı okumuş muydu bilinmez. Henüz farkında değildi belki ama onun kaleminden çıkanlar da bir başka kuşağın duygu ve düşünce dünyasında izler bırakacaktı. Bu kez romanla değil; şarkıyla. Zaten yeni nesil de öyle eskisi gibi acıklı romanlara pek itibar etmiyordu artık. Hayatın sert yanları başka türlü dile getirilir olmuştu.




“Kadın” adı verilmiş ilk Şebnem Ferah albümü Türkiye’de ‘rock’ müziği Akmar Pasajından, Kemancı’dan, kopya kasetlerden, fanzinlerden çıkarıp popüler kulvarın orta yerine yerleştiren albümlerden biri olmakla kalmayacak, bu türün adı anıldığında ilk akla gelenler arasında Şebnem Ferah adının anılmasını da sağlayacaktı.


Üsküp’ten göç edip Türkiye’ye yerleşmiş bir ailenin üçüncü kızı olarak 1972 yılında Yalova’da dünyaya gelir Şebnem Ferah. O yıllarda büyümüş her çocuk gibi o da ilkokulda mandolin çalar, sonra okul orkestrasında solistlik yapar. Zaten müzikle haşır neşir bir ailenin içine doğmuş, dolayısıyla ailesinden bu konuda hep destek görmüştür. Bursa’da geçen yatılı okul yıllarında çalıp söylediği Pegasus adlı ilk grubunu 1988 yılında kurduğu Volvox takip eder. Benzeri hikâyelerin doğal akışı gereğince Ankara’da okumakta olduğu üniversiteyi yarıda bırakır, İstanbul’a gelip başka bir üniversiteye başlar. Maksat müziktir elbette. Her daim olduğu üzere, o vakitler de müzik sektörünün kalbi İstanbul’dur çünkü.

DÖNEMİN EFSANESİ VOLVOX


Sadece kızlardan kurulu Volvox dönemin efsanelerinden biri olur. Ana akımda değil belki ama giderek palazlanan ‘rock’ müzik piyasasında adını kabul ettiren Volvox’un 1994’de dağılması ile birlikte yoluna tek başına devam etme kararı alır Şebnem Ferah. ‘Rock’ müzik yapan bir kadın şarkıcı için pek de kolay değildir o günlerde yoluna tek başına devam etmek. Hele ki ‘90’ların başında patlamış popun şaşaalı hâkimiyeti hâlâ devam ederken. İşte tam o noktada Kemalettin Tuğcu romanlarının olmazsa olmazlarından biri devreye girer: Kaderin cilvesi.


Popun ‘ana kraliçesi’ Sezen Aksu, Onno Tunç’la birlikte tam da o günlerde keşif üzerine keşif yapar, yıldız üstüne yıldız yaratırken, televizyonda Şebnem Ferah’ın Volvox’la yaptığı bir kayda denk gelir. Şehir efsanesine göre de hemen oracıkta yanındakilere “Bulun bana bu kızı,” der.

“Kadın” albümü Sezen Aksu’nun Onno Tunç ile beraber Raks Müzik bünyesinde kurduğu Karma Müzik adlı yapım şirketinin etiketiyle Kasım 1996’da piyasaya sürülür. Henüz Türkçe şarkı yazma ve söyleme konusunda yeterince deneyimi olmayan Şebnem Ferah’ın bazı şarkı sözlerine Sezen Aksu’nun da eli değmiş, ama zaten Sezen Aksu’nun adı bile tek başına albüme dikkat çekmeye yetmiştir. Hepsi bu kadar değildir oysa. Şebnem Ferah’ın şarkıları ve sesi kadar güçlü bir başka element de albümdeki kadrodur: Tarkan Gözbüyük, Demir Demirkan ve İskender Paydaş.

KARİYERİNİN BAŞINDA "BEST OF"


“24 yaşında bir genç kız bu şarkıları yazacak kadar ne yaşamış olabilir?” sorusunun karşılığına ölümcül hastalıkla pençeleşen ablasına yazdığı “Deli Kızım Uyan” şarkısı bir tek yanıt verebiliyor sadece. Gerisi meçhul. Sonrasında zaman zaman özel hayatına dair dedikodular kulaktan kulağa dolaşsa da o yaşadıklarını sadece şarkılarında açık edenlerden olmayı tercih etti, ediyor. Bazen hayatı sıfırlamanın, sil baştan başlamanın gerekliliğine inanıyoruz onunla, bazen birlikte şarkısını söylerken sesi kısıp bunu da yok sayanlara saydırıyoruz. Kimimizinki kırmızı olmasa da rugan pabuçlarımız olmuş mutlaka çocukluğumuzda, mayın tarlasında dolaşmışlığımız da olmuş, can kırıklarımız da… Nefessiz kalmışız bazen, herkes bilsin istemişiz. Gözlerimizin etrafındaki çizgiler artık belli olmaya başlamış sonra. Neyse ki kaybolduğumuzda yere yayıp yol yaptığımız irili ufaklı çakıl taşlarımız varmış.


2007 çıkışlı konser albümünü de dâhil edersek, Şebnem Ferah 1996 yılından bu yana sekiz albüm yayınladı. İlk albüm neresinden baksanız daha kariyerinin başında yayınlanmış bir ‘best of’ gibiydi ki bu durum benzer örneklerde olduğu gibi hem bir avantaj hem de dezavantaj olarak yol boyunca önünde duracaktı. İlk iki albümden sonra kendi tabiriyle “rüya ekibi” yerini Ozan Tügen, Buket Doran, Aykan İlkan ve Metin Türkcan’dan oluşan bir başka rüya ekibine bıraktı. Beşinci albümle birlikte Tarkan Gözübüyük ismi prodüktör olarak tekrar kendini gösterdi albümlerinde. Ve Şebnem Ferah bu kemik ekiple yıllar boyu hem albümlerinde hem de konserlerde çalışmaya devam etti. Kimi albümleri ilk ‘hit’lerinin yanına yeni ‘hit’ler koydu, kimi albümlerinden, son ikisinde olduğu gibi, dilden dile dolaşacak pek fazla şarkı çıkmadı. Bu çok doğal seyirde, bütünde tutarlı ve tavizsiz kalmaksa Şebnem Ferah müziğinin güvenirliğini tescilledi. Müzik yazarı Tolga Akyıldız’ın deyimiyle “Şebnem Ferah bize hiç yalan söylemedi.” Bundandır ki yirmi yılı aşkın bir süredir eksilmemiş bir popülerlikle adını koruyor.


SAHNEDEKİ CANAVAR BU MU?

“Mazhar – Fuat – Özkan dağılırsa festivaller biter,” yazmıştı bir gün birisi sosyal medyada. Biraz ironi, biraz serzenişle, “Şebnem Ferah dağılmazsa bitmez,” yazmıştım cevaben. Bunca yıldır festival listelerinin başında adı geçiyorsa, bu bir talebin, bir tercihin karşılığı şüphesiz; boşuna değil. Aynı güç ve etkide alternatifleri çıkmadıysa bunca zaman, bunu sektörel dayatmalarla açıklamak akılcı gelmiyor bana.


Evet çoğu zaman kötü giyiniyor ve bir ‘rocker’dan beklenmeyecek kadar rüküş. Evet, bir yerde karşılaşıp tanıştığınızda “Ben Şebnem” diyerek elini uzatacak kadar mütevazı, çekingen, “evimizin kızı” diyebileceğiniz kadar edepli, usturuplu. “O şarkıları bu kadın nasıl yazmış olabilir? Peki sahnedeki o canavar da sahiden bu mu?” diye sormuşumdur mesela ben aynı ortamlarda bulunduğumuzda. O da onun sırrı ya da bizim sığlığımız, bilemeyiz.      


Şebnem Ferah’ın beş yıllık bir aradan sonra bugünlerde Pasaj Müzik etiketiyle piyasaya çıkan yeni albümü “Parmak İzi” adını taşıyor. Tamamen yeni şarkılardan oluşan bu albüm hem alışageldiğimiz Şebnem Ferah’ı bize kavuştururken hem de giderek kötüleyen müzik piyasasına dair umut yeşertiyor. Hayat Kemalettin Tuğcu romanlarındaki kötü karakterleri bile bize aratır hâle gelmişken, “Vicdan” diye haykırıyor Şebnem. Sonra “Sözde Namus”dan dem vuruyor, “hâlâ devam ediyor tecavüz,” diyor şarkı sözlerinde bir şarkının kaldırabileceğinden çok daha sertini söylemek pahasına. “Umudu bulmanın var bir yolu,” diyor albüme son noktayı koyarken sonra. Umutsuzluğun, acının, karanlığın içinde umudun çok daha çabuk, çok daha güçlü boy verdiğini Şebnem sezeli çok olmuş. Çok şarkı yazmış bunu bize hissettiren. Bu albümün satır aralarında da saklı. Bakmayın siz benim Kemalettin Tuğcu çıkarımlarıma.




NİSAN 2018

Yavuz Hakan Tok

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder