Sertab’a çok söylemişler. Demişler ki “Bu yeni düzende öyle
albümle malbümle bu iş olmuyor. Dijital platformlar şarkıları listelere tek tek
alıyor, pazarlama tek şarkı üzerinden gidiyor.” Demişler ama dinletememişler.
Böyle anlattı bu yaz Açık Hava’da izlediğim konserinde Sertab.
Ben Sertab olsam ben de aynı şeyi yapardım. Albüm
kariyerinde otuz yıla merdiven dayamış biri neden şimdilerde kerameti kendinden
menkul listelere girmek için debelensin ki? Ne demişti ‘90’ların yeni yetme
popçularını yanına alıp gözlerinin içine baka baka: “Müsaadenizle çocuklar”. Bu
hesap işte aynen o hesap: Teklileri pistten alalım, Sertab’ın albümü geldi.
Kala Müzik tarafından yayımlanan albümün ismi: “Ben
Yaşarım”. Konser albümü, “best of” ve “remix” albümleri saymazsak, bu Sertab’ın
12’nci stüdyo albümü. Diğer 11 albümden biri İngilizce, biri de alaturka proje
albümüydü. Hadi onları da koyun bir kenara, albüm başına 10 şarkı desek
ortalama, neresinden baksanız 100 kadar yeni şarkı kazandırmış pop müziğe.
Mesele 30 yıl meselesi değil yani; 30 yılda 3 albüm yapan da var ya da 40 yılda
40 türkü söyleyip 40’ı da ahlat üstüne olan…
Sürdürülebilir bir kariyer, ancak çalışarak, değişerek,
dönüşerek, gelişerek mümkün olabiliyor. “Ben Yaşarım” tam da bunun ispatı gibi.
2016 yılında yayımlanan “Kırık Kalpler Albümü”, bence
kusursuz bir albüm, bir köşe taşıydı. Üzerine çıkmak bir kenara, gerisinde
kalmamak bile hiç kolay değildi. Tabii bunun ticari parametrelerden tamamen
bağımsız olarak söylüyorum. Yoksa, “Kırık Kalpler Albümü”, Sertab’ın en çok
satan albümü olmadı elbette. “Ben Yaşarım” da öyle olmayacak muhtemelen. E
zaten Sertab bunu dert etseydi, çok başka türlü bir albüm de yapabilirdi
pekâlâ. Oysa o, “Kırık Kalpler Albümü” ile vardığı noktadan yola devam etmeyi
tercih etmiş.
Albümde 13 şarkı ve bir de farklı versiyon var. Bu 13
şarkıdan ikisini önceden biliyoruz, diğerleri ise bu albümle
ilk kez dinleyici karşısına çıkıyor.
Albüm piyasaya çıkmadan bir süre önce, ilk klip şarkısı olarak,
pandemi şartlarında çekilmiş klibiyle “Bu Dünya” servis edilmişti. Sözleri
Sertab Erener’e, müziği ve düzenlemesi Emre Kula’ya ait bu şarkı, tamamıyla
mesaj kaygılı, biraz da pandemi döneminin hassasiyetiyle bir şeylere dikkat
çekmek için yazılmış, orası çok belli. Sanatsal üretimin içinde bir mesaj verme
meselesi, verdiğiniz mesaj ne kadar doğru olursa olsun, dozu, ölçüsü, ince
ayarlı hassas terazilerde tartılması gereken bir mesele. Ben kendi adıma
şarkılarda çok kör parmağım gözüne mesajlar duymaktan hazzetmiyorum. “Bu Dünya”
tam da bunu yapıyor oysa. “Bu dünya kimseye kalmayacak” gibi çok kullanılmış
bir kalıba sırtını dayayıp “Önce insan olmaya bak,” gibi didaktik cümleler
kuruyor.
Belki devir ince sözün, ironinin, dolaylı anlatımın pek de
işe yaramadığı, anlaşılamadığı ya da yanlış anlaşıldığı bir devir ama yine de bu
kadar düz ve klişe anlatım bu devir için bile sıkıcı. Mesaj o kadar baskın ki,
geri planda kalan folk esintili hoş melodi ve sıkı düzenleme de durumu
kurtarmıyor. Eskilerle kıyaslamak hiç istemiyorum ama misal sözlerini Aysel
Gürel’in yazdığı “Vur Yüreğim”, hiç doğrudan bir şey söylememesine karşın çok
daha fazla şey anlatır bence. Hele ki o şahane klibiyle bir araya geldiğinde.
Bunu bir kenara koyup şimdi albümün başına dönelim zira “Bu
Dünya” çıkış şarkısı olmasına rağmen albümde 11’inci sırada. Buna karşın albüme
adını veren şarkı açılışı da yapan şarkı oluyor: Yine sözleri Sertab Erener,
beste ve düzenlemesi Emre Kula’ya ait bir şarkı “Ben Yaşarım”.
Nefis melodisi ve etkileyici sözleriyle daha ilk dinleyişte
akla kazınan, boğaz yumru gibi oturan bir şarkı “Ben Yaşarım”. Sertab’ın
kırgın, resitatif yorumu, özellikle “Biri seni daha çok sever bir gün umarım,”
cümlesinde “gerçek bir hayat hikâyesinden” hissi uyandırıyor dinleyende.
“Ben Yaşarım”la müzikal olarak çok uyumlu ve akışkan bir
şarkıyla, “Farzet”le devam ediyor albüm. Ersel Serdarlı’nın söz ve müziğini
yazdığı şarkının sözlerine Sertab da katkıda bulunmuş. Düzenlemede ise Sertab
Erener, Emre Kula ve Ozan Yılmaz’ın ortak imzaları var. Bilenler bilir, Ersel
Serdarlı-Sertab Erener ortaklıkları yıllardır hep şahane sonuçlar veriyor. Bu
şarkı da albümün en dikkat çekici şarkılarından biri. Kahrolmadan, kahretmeden,
çemkirmeden, acılara boğulmadan bir veda nasıl yaşanır? Ayrılık gibi travmatik
bir hadise iyimser bir dille anlatılabilir mi?.. “Farzet” böyle bir şarkı.
Sözleri ters köşe, müziği fevkalade ferah.
Söz ve müziği Sertab’a, düzenlemesi ise Sertab ve Emre
Kula’ya ait “Kafanı Yorma”yı sevmek ve sevmemek arasında kararsız kaldığımı
söylemeliyim. Yukarıda bir başka şarkı için bahsettiğim didaktik yaklaşım, emir
kipinde telkin verme durumu bu şarkıda da var. Bu aslında biraz reklam dilini
de çağrıştırıyor: “Gençliğini yaşa, hayattan tat al, önce kendin ol,” filan
gibi reklam sloganları vardı ya hani… İşte onlar gibi bir olumlama, kişisel
gelişimcilik pazarlama durumu… Haliyle de biraz hesap kokusu getiriyor buruna,
soğuk geliyor. Her ne kadar Üsküdar’a vapur kalkması, şu kuşun o taşa konması
gibi metaforlar sıcak olsa da. Şarkının “naranirinarini nanana” şeklindeki
nakaratı da Sertab’ın “Turuncu” albümünün kapağında trombolin marifetiyle
havalara uçtuğu fotoğrafı anımsatıyor. Yani biraz eski bir neşe bu. Kim bilir,
belki de demode.
Peşi gelen “Geçer” de aslında benzeri bir olumlama içerse de
daha naif, daha samimi ikna edici geliyor kulağa. Sözleri Ersel Serdarlı-Sertab
Erener, bestesi Sertab Erener ve düzenlemesi Emre Kula imzası taşıyan bu şarkı,
etkili melodisiyle de kalbe dokunuyor.
Sözleri Sertab tarafından yazılan “Sormaz”ın bestesini
Sertab ve Emre Kula birlikte yapmışlar. Kula ayrıca düzenlemeye de imza atmış.
“Rock” tınılar içeren, yüksek enerjili, tam konserlik bir parça “Sormaz”.
Sırada albümün en iyi şarkılarından biri var. “Koyudur
Karanlığı”, söz ve müziği Doğan Duru tarafından yazılmış bir şarkı, düzenlemeyi
ise Ozan Yılmaz yapmış. Son dönemin en iyi şarkı yazarlarından Doğan Duru ile Sertab
Erener işbirliği kağıt üzerinde bile çok iyi bir fikirken, pratikte de enfes
sonuç vermiş. Adı gibi koyu karanlık ama bir o kadar da etkileyici bir şarkı, hani
sözleri İngilizce olsa, bence uluslararası çapta iş yapabilecek bir melodik
yapı ve armoniye sahip.
Sertab, albüm çıktığı günlerde her bir şarkı hakkında bilgi
veren kısa videolar çekmişti. Bu şarkıyla ilgili videoda da “belting” adı
verilen bir vokal tekniğinden bahsediyor ve albümün bütününde bu tekniği uygulamaya
çalıştığını söylüyor. Çok yumuşak söylerken çok yüksek notalara da rahatlıkla
çıkabilmek olarak özetliyor bu tekniği. Özellikle de bu şarkıda bu tekniği
kullandığını, bir de ilk kez bu albümü için vokal aranjmanları yazıldığını
anlatıyor. Sahiden de hem bu teknik hem de vokal aranjmanları parçayı geniş
zamanlı bir yere taşıyor, “modern bir klasik” tanımına yaklaştırıyor.
Sertab’ın ekibinden canım ciğerim Ahu Özışık, Açık Hava
konserinden sonra bana yeni şarkılardan en çok hangisini sevdiğimi sorduğunda tereddüt
etmeden “Koyudur Karanlığı” demiştim. Bizim kızların da en çok “Farzet” ve “Aç
Sesini”ye yükseldiğini söyleyince, “E tabii, onlar senden daha genç,” deyiverdi
Ahu yüzüme yüzüme. Sahiden de albüm çıktığında sosyal medyaya düşen yorumlarda
da “Aç Sesini” bir tık öne çıkmış gibiydi. Sözleri Sertab’a, bestesi Ersel
Serdarlı’ya ait “Aç Sesini”nin düzenlemesini Ozan Yılmaz yapmış. Evet, “Aç
Sesini” hem sözleri hem müziğiyle bir parça sert, hacimli, eşlik etmeye çok
müsait, “rock” formunda ve tabiri caizse “gaza getirici” bir şarkı. Dinleyicinin
radarına hemen takılmasına şaşırmamalı.
Can Bonomo’nun sözlerini yazdığı “Anca Gidersin”in müzik ve
düzenlemesi Emre Kula’ya ait. Bonomo’nun söz iklimi Sertab’ın son iki-üç yıldır
müzik dünyasındaki denklerinden uzak yaşadığı eşsiz ve benzersiz adada şairane çiçekler
açtırıyor; örnekleriyle sabit. Bu şarkı da bu genellemenin içinde tutulabilir
rahatlıkla. Şarkının adı (neyse ki modası nihayet geçmiş) atarlı giderli şarkıları
çağrıştırsa da işin aslı öyle değil. Olanca nezaketli bir vedanın sonunda yutkunarak
söylenmiş iki kelime “anca gidersin”. Belki de “gitme” diyememenin kırgınlığı,
öfkesi. Sözlerde bir tek “ölüm yağar üstüme” cümlesine takıldım. Neden ölüm? Bu
kadar zarif bir dilin vardığı yer “sen gidersen ben ölürüm” olmamalıydı sanki
ya da ben yanlış anlıyorum.
Öyle ya da böyle Sertab’ın kırgın yorumu ve düzenlemenin iniş
çıkışlarıyla dinleyenin tüylerini diken iken eden bir şarkı “Anca Gidersin”.
Hemen peşi sıra gelen “Belki de Aşk Lazım Değildir” de öyle. Sözleri Sezen Aksu’ya,
bestesi Ayda Tunçboyacı ve İlker Bayraktar’a ait şarkının düzenlemesini Ozan
Yılmaz yapmış. Sezen Aksu bu şarkıda tıpkı daha önce “Onursuz Olabilir Aşk”
adlı şarkıda da yaptığı gibi, yine zamanında kendi ağzından çıkan cümleleri
yalanlamış ya da o cümlelerin anti-tezini yazmış diyelim. “Aşk için
ölmeli aşk o zaman aşk” cümlesini kurduğunda, o cümleye bütün kalbiyle ses
veren kadın şimdi diyor ki “kimse ölmez aşktan maşktan; öyle gelir”. Tekâmül
etmiş ruhun hikmetinden sual olunmaz; vardır bir bildiği.
“Belki de Aşk Lazım Değildir” hem bugünün ritim anlayışını,
yaylıların klasik partisyonlarıyla birleştirmiş, sözü, melodisi ve yorumuyla
taş gibi bir şarkı. Daha ilk dinleyişte boğazınıza takılıp kalması da ondan.
Sezen kendini yalanlar da Sertab geri durur mu? Sıradaki
şarkı da şu alemde olan biten ne varsa hepsini aşka bağlayıveriyor. Şirin bir “rock’n
roll” yürüyüşü ve “rock’n roll” vokalleriyle sıcak bir şarkı “Hepsi Aşktan”.
Sözleri Sertab ve Ersel Serdarlı birlikte yazmışlar, müziği Ersel Serdarlı,
düzenlemeyi Ozan Yılmaz yapmış. “Kırık Kalpler Albümü”nün koyu kıvamında “Kime
Diyorum?” nasıl eğlenceli ve aydınlık bir duraktı, işte bu albümde de “Hepsi
Aşktan” o duraklardan biri olmuş bence.
Sırada “Bu Dünya” var ki ondan zaten yazının başında
bahsetmiştim. Peşi sıra gelen “Kız Leyla” ise albümün en eski şarkısı. Söz ve
müziğini Sezen Aksu’nun yazdığı, düzenlemesini Ozan Bayraşa’nın yaptığı “Kız
Leyla”, 2015 yılında Sabancı Vakfı için yapılmıştı. Bildiğim kadarıyla o dönem
sadece video olarak yayımlanan parçanın bu albüme girmesine sevindim.
Ekşi Sözlük’te “work in progress” takma adlı kullanıcı bu
şarkı için şöyle yazmış: “Bu memlekette kaç tane daha ‘Ünzile’ şarkısı
yapılacak diye isyan ettiren, ama maalesef hala yaşanmakta olanlara ayna tutan
şarkıdır.” Memlekette Leylalar ayağa kalkabilecek gücü kendinde bulana kadar
daha bin şarkı yazılsa yeri. Şarkıyla olur, şiirle, yazıyla, filmle, diziyle
olur… 2015’ten bu yana daha çok konuşur, yazar çizer olduk bu ve benzeri
konular hakkında. Bu şarkının da tarihe kalması için bu albüme girmesi şahane
olmuş.
Sözleri Can Bonomo’ya, müziği Sertab ve Emre Kula’ya ait “Belki
de Dönerim”in düzenlemesi Emre Kula imzası taşıyor. Yukarıda Can Bonomo
ikliminin Sertab Erener adasında açtırdığı sıcak çiçeklerden bahsetmiştim ya hani,
bu şarkı da onun örneklerinden biri olarak 2018 yılında tekli olarak
yayımlanmıştı. Zaten bayıldığımız bir şarkıydı, hâlâ da bayılıyoruz vesselam.
Albüm “Anca Gidersin”in “Rock Versiyon”uyla nihayete eriyor.
İyi, hoş ama ben şarkıdaki o kadının sakin sakin “anca gidersin” demesini ben
daha çok sevdim galiba.
Albüm geçtiğimiz günlerde plak olarak da piyasaya sürüldü
ama süresinin uzunluğu nedeniyle duble bir albüm olmuş ve haliyle fiyatı da ona
göre belirlenmiş. Nasıl yapsak, albüm tasarlarken artık bir plak süresini göz
önüne mi alsak? Hadi o kadar para verip plağı aldınız diyelim, plağın bir
yüzünü takıp üç şarkı dinlemek de tatsız oluyor çünkü. İlla duble olacaksa bari
albümü 100-110 dakikaya mı denk getirsek de her yüzde en az 4-5 şarkı olsun?
Sadece bir öneri.
Bu arada söylemesem olmaz, albümün kapak ve kitapçık
tasarımı mükemmel. Gürdeniz Bursalı tarafından çekilen fotoğraf ressam Dicle
Çiftçi tarafından bir tabloya dönüştürülmüş ve ortaya al duvara as denilecek
türden bir kapak çıkmış. Kitapçığın Deniz Yükselci tarafından yapılan tasarımı
da kapakla nefis bir uyum yakalamış. Hâlâ albüm kapak ve kartonetine özen
gösteren birilerinin var olduğunu görmek şahane.
Şairanelikte Can Bonomo’dan aşağı kalmayacağım diye ıkına
sıkına kurduğum cümleden yazının sonunda bir kez daha istifade edeceğim; e
böyle cümleler kolay kurulmiii, böyle teşbihlere dakika başı yapılmiii sonuçta.
Sertab sahiden bir süredir kendi adasında yaşıyor. O ıssız adada sadece kendi
ekibi, kendi müziği var. Ada ıssız çünkü müzik piyasasından kimse henüz oraya
taşınmayı ya da en azından kendi adasını keşfetmeyi deneyebilmiş değil (Sertab’ın
kuşağından bahsediyorum, genç kuşak müzisyenleri hariç tutarım.) Hal böyleyken
Sertab’ın adasından bize gönderdikleri de eşsiz ve benzersiz oluyor. Bu albüm
de öyle olmuş. Aldık kabul ettik biz de. Spotify’da Tiktok’ta, orada burada,
listelerde albümün şarkılarını göremez, duyamazsanız çok da şey yapmayın.
Devran döner, giden gider, kalan kalır, kim yaşar kim yaşamaz bilemem ama bu albüm yaşar.
Yavuz Hakan Tok Müzik Yazarı / Eleştirmen / Arşivci
2001 yılında Bir Zamanlar adlı internet sitesinde müzik yazıları yazmaya başladı. Yanı sıra yazıları, Zip İstanbul, Koara, İkinci Kanal, Caretta, Mezun Life, Popüler Tarih dergilerinde, Bugün gazetesi ve Milliyet gazetesinde yayımlandı.
Çok güzel yazmışsınız, kaleminize sağlık. Ama keşke CD'sinin olmayışından da bahsetseydiniz...
YanıtlaSilçok güzel yorumladınız albümü teşekkür ederim.
YanıtlaSil