Attila Atasoy - "Hoşça Kal"
Zamanlardan bir zaman… Henüz barların pavyonların, gece
kulüpleri, diskoteklerin ve de özellikle müziğin salgın hastalık mikrobu
yaymadığı günler… Ankara’dayız. Bir bar açılışında ben “dj” kabinindeyim,
Attila Atasoy da gecenin konuk sanatçılarından biri. Bar işte sonuçta, sahne
yok. Konuk sanatçılar “dj” kabininde, yanım sıra söylüyorlar şarkılarını.
Haliyle de izleyenler, kabin yüksekliğinin müsaade ettiği kadarıyla, bel plan
görebiliyorlar sanatçıları.
Attila için bu kabul edilemez bir şey. Onun seyirciyle göz
göze, diz dize, hatta mümkünse el ele olması lazım. Çıktı “dj” masasının
üzerine. Masa dediğim de cihazları taşıyan ince, sunta bir platform. Esnedi
anında. Artık Attila’yı mı tutarsın, cihazları mı tutarsın, yürek ağızda… Seyirci
memnun “Söyle şimdi nasıl haberler haberler,” diye Attila’yla birlikte söyleyip
duruyor. Bilmiyorlar ki masa orta yerinden göçüverse asıl haber o zaman
çıkacak. “Bilmem ne barın açılışında facia! Güzel başlayan gece felaketle
bitti.”
Neyse ki öyle bir şey olmadı. İkinci şarkı başlamadan
indirdik Attila’yı çıktığı yerden. Bu sefer de kabinden çıktı, davetlilerin
arasına karıştı, öyle söyledi şarkısını. Şaşırdım mı? Hayır. Çünkü benim bildiğim
Attila hep böyleydi. Sadece sahnede değil, gündelik hayatta da yerinde duramaz,
oradan atlar, buradan zıplar, gider, gelir, döner, fazla durursa sıkılır… Adamın
ruhu afacan. Üç gün görmezsin, bir bakarsın Amazon ormanlarından bir “post”
atmış. Oradan döndü dersin, ertesi hafta (hadi abartmayayım), bilemediniz
ertesi ay, Şili’den selamı gelir. Adam gezgin.
Türkiye’de pop müziğin gelmiş geçmiş en iyi erkek
şarkıcılarından, en özel ve farklı seslerinden biridir Attila Atasoy. Kimsenin
kayığına binmeyi sevmediği, ele avuca sığmaz ruhuna müzik kariyeri boyunca da
hiç gem vurmadığı için bir önceki cümle pek öyle her yerde, sıklıkla dile
getirilmez, söylenmez ama inanın bana, öyledir.
Onun kuşağının, yani ‘70’ler popçularının çoğu ‘90’larda bayrağı genç kuşağa devretmişken, Attila Atasoy tam gaz devam edebilmiştir. 2000’ler ve 2010’larda da bu defa tam gaz değilse bile, varlığını gösterecek kadar sahadadır. Bakın 2020 bitti bitiyor, Attila Atasoy bir yeni şarkıyla daha “Ben buradayım”, diyor. Haklı. Çünkü burada ve hâlâ zımba gibi şarkı söylüyor.
Bugüne gelmeden önce hikâyenin başına dönelim istiyorum.
‘Bugünlere öyle kolay gelinmiyor,’ şeklinde bir mesaj veresim var çünkü bu
yazıda, vermezsem ayıp.
1958 yılında Milas’ta doğar Attila Atasoy. Aileden
Marmarislidir aslında ve bu esas memleket bilgisi, Atasoy’un hayatı boyunca
durmalardan hoşlanmamasını da tek başına açıklamaya yeter. Bir de belki sarışınlığını.
Ege denizinin suyundan yutmuştur işte. Hey neyse… Babasının memur olması
nedeniyle bir dönem Antalya’da, sonrasında Ankara’da yaşarlar. Babası memurdur
memur olmasına ama müziğe de düşkündür. Evde çalınan Sevim Tanürek plakları ve
Türk müziği şarkıları Attila’nın kulağını daha çocuk yaşlarda doldurur. O
yaştaki çocukların pek de ayılıp bayılmadığı alaturka müziğe hayrandır küçük
Attila. Beş yaşında mandolin dersleri almaya başlar, ilkokulda “Çoban” adlı
müzikal oyunda başrol oynar. Lise ve üniversite yıllarında folklor oynar,
tiyatro yapar, musiki derneklerine devam eder. O yaşlar, arayış yaşlarıdır.
Eczacılık Fakültesi’nde okurken o günlerde yeni yeni program
üretmeye başlayan TRT Ankara Televizyonu’nun yeni yetenekleri ekrana çıkardığı
bir programa, arkadaşı Kürşat Arıgümüş’le beraber Özüm Sözüm ikilisi olarak
katılır ve pop-folk türünde bir şarkı söyler. Programın yapımcısı Yavuz Gökmen,
çekimden sonra Attila’yı bir kenara çeker ve “Senin sesin güzel. Bu yanındakini
şutla, tek başına devam et,” der. Nitekim öyle de olur. Yavuz Gökmen’in
Attila’ya desteğiyle televizyonda birkaç kez tek başına görünür. O dönem
kendisi gibi Ankara’da yaşayan Selim Atakan’la çalışır ve Atasoy’un müzikte
ilerlemesinde Selim Atakan’ın büyük katkısı olur.
İlk 45’liği “Anam / Cüce”, 1974 yılında Diskotür Plak
etiketiyle yayımlanır ama asıl şöhret 1975 yılında ilk kez katıldığımız
Eurovision Şarkı Yarışması’nın Türkiye elemelerinde kendi bestesi “Dilenci” ile
ilk 17’ye kalmasıyla gelir. Herkesin dikkat kesildiği yarışma elemeleri, birçok
genç şarkıcı gibi Attila’yı da ülke çapında tanınır hale getirecektir.
Yarışmanın finalinde “Dilenci” jüri ve halk oylarının toplamıyla seçilen iki
ikinciden biri olur, bir süre sonra plak olarak piyasaya sürülür ve bir “hit” e
dönüşür.
Peşi sıra, 1979 yılına kadar dört 45’lik daha yayımlar
Attila Atasoy. Aynı yıl piyasaya çıkan “Haberler” de en az “Dilenci” kadar
sevilir, “Bir Gün Beni Ararsan” ona keza, dillere düşer.
Yabancı şarkılara
Türkçe söz yazmanın çok popüler olduğu o günlerde kendi besteleriyle kendi
yolunu açmıştır Attila. Oradan devam eder. 1978’in son günlerinde “Bir Gün Beni
Ararsan” adı verilmiş ilk 33’lüğü piyasaya çıkar. Plakta daha önce 45’lik
olarak yayımlanmış şarkıların yanı sıra yeni şarkılar ve bir de Türk müziği bestesi,
“Olmaz İlaç” vardır.
1979 yılında Eurovision elemelerine bir kez daha katılır.
Ayşe Mine ile bir ikili olurlar ve birlikte Dağhan Baydur’un bestesi
“Hopşirinini”yi seslendirirler. Şarkı elemeleri geçemez ama bir süre sonra plak
olarak yayımlanır.
1980 yılında ise askerlik görevi dönüşü, “Kışla Havası /
Günah Bende” 45’liğini yayımlar. Bu iki Türk müziği bestesi günü modası disko
akımına uydurulmuştur. Bu, Attila’nın son 45’liği olur.
1981 yılında “Avare” albümü piyasaya çıkar. Albümün en büyük
“hit”i, sözlerini Aysel Gürel’in yazdığı “Zaman Meyhanesi” olur. Böylece Attila
‘80’lerde de yerini garantilemiştir.
Nitekim 1985’te “Sanadır Bütün
Şarkılarım”, 1987’de “Farzet ki Ben Seni Hiç Tanımadım” ve 1989’da “Rüyalar ve
Anılar” albümüyle ‘80’leri bir hayli etkin geçirir.
Bir yüzünde Türk müziği
şarkıları söylediği “Rüyalar ve Anılar” albümü, özellikle de “Anılar” adlı
şarkı, onu bu kez ‘90’lara taşıyacaktır. Diğer albümlerden de “Fırtına”, “Bir
Rüzgâr”, “Farzet ki Ben Seni Hiç Tanımadım” ve “Ümitsiz Bir Akşamda” başta
olmak üzere, çok sayıda “hit” şarkı çıkar.
‘90’ların gelişi pop müzikte bir kırılma noktasıdır aslında. Yeni nesil pop müziğin içinde eski nesil temsilcilerinin ayakta kalabilmesi zordur.
Attila Atasoy, 1991’de “Gizli Çiçek”, 1994’te “Attila Atasoy ‘94”,
1996’da ise dört şarkıdan oluşan “Ayrılık da Sevdaya Dahil” kısaçaları ile bu
virajı da sağ salim döner.
1997’de orijinal kayıtlardan oluşan bir “best of” niteliğindeki “Dünden Bugüne” albümünü yayımlayarak müzik kariyerinin bir özetini çıkarır.
2000’lere o günlerde yeni kurulan Eski Dostlar ekibinin solistlerinden, eski dostlarından biri olarak girer ancak hem albüm hem sahne çalışması şeklinde planlanan projenin devamında yer almaz. 2002 yılında “Biraz” albümünü yapar. Günün modası yüksek ritimli şarkılardır ve Attila da “Dilenci”, “Haberler” ve “Anılar” gibi eski şarkılarını bu anlayışa uygun düzenlemelerle bu albümde yeniden seslendirir.
2005 yılında “Dünden Bugüne” albümü bu defa Ossi Müzik tarafından “En İyileriyle Attila Atasoy” adıyla CD formatında yayımlanır.
2007 yılında ise Düş Gezginleri grubuyla birlikte “Andro” adlı albümü yapar. Albümün adına ilham kaynağı olan “Şimdi Andropoz Zamanı”, oldukça manidar bir şarkıdır. 47 yaşındaki bir şarkıcı, yaşından gocunmadan, yaşının ruh halini anlatan bir şarkıya imza atmıştır ki bu pek de sık görülmüş bir şey değildir.
2011 yılında dört şarkılık kısaçaları “Orda mısın?” yayımlanır. Bu çalışmaya adını veren şarkıyı, yıllar boyunca yakın dostu olmuş Aysel Gürel’in ölümünden önce hazırlamaya giriştiği “Çınar 1” adlı albüm için bestelemiştir.
2013 yılında Erdener Koyutürk imzalı tangolar seslendirdiği “Atasoy’dan Koyutürk Tangoları” albümü çıkar piyasaya.
2016’da ise üç şarkı ve bir farklı versiyonun yer aldığı “Düş Peşime” kısaçalarını yayımlar. Aynı yıl, iki türkü seslendirdiği ve “Tadımlık Türküler” adını verdiği bir dijital tekliye de imza atar. Sonra yıl gelir, 2020 olur.
Geçtiğimiz günlerde Avrupa Müzik etiketiyle piyasaya sürülen yeni Attila Atasoy teklisinin adı “Hoşça Kal” (Bu hitabın doğru imlâyla yazıldığına da dünya gözüyle şahit oldum ya, daha ne isterim.)
Şarkı sözleri, daha doğrusu şiir Müjdat Gezen tarafından yazılmış, İlkim Karaca da bestelemiş. Şarkının düzenlemesinde ise Soner Yağız ve İlkim Karaca’nın ortak imzası var. İlkim Karaca’yı daha ziyade Cem Karaca’nın son eşi olarak biliyoruz ama kendisi uzun yıllardır şarkı sözü yazıyor, beste yapıyordu. Hatta geçtiğimiz günlerde bir bestesini kendisi söyleyerek kaydetti ve tekli olarak yayımladı. Şarkısının adı: “Gönül Bağında”. Yeri gelmişken, onu da hatırlatayım.
“Hoşça Kal”, Attila Atasoy’un sesine ve tarzına çok yakışan bir şarkı olmuş. Pop-alaturka havası, incelikli sözleri ve akılda kalıcı melodisiyle dinleyeni kolayca kavrayan şarkı, tadını en çok Attila Atasoy ve dönemdaşlarından aldığımız Türk pop klasiklerinden biri gibi adeta. O devrin ruhu ve duygusunu taşıyor. Bas bariton bir sesin çok pes seslere kadar inen bir şarkıda nasıl rahat ve çekincesiz dolaştığını dinlemekse bir ders gibi.
Hep söylüyorum. Yurt dışında Attila Atasoy kıdeminde ve yetkinliğinde müzisyenler baş tacı edilir, el üstünde tutulur. Bizdeyse en verimli çağında nostalji rafına kaldırılırlar. Yeni şarkılar, albümler yapacak, daha uzun yıllar sahneye çıkıp konserler verecek enerjileri ve istekleri vardır ama pek fırsat verilmez, yer açılmaz. Her alanda olduğu gibi müzikte de gençler başı çeker, çekmelidir amenna ama belli bir yaşın üstündeki müzisyenlere layık görülen bu mecburi emeklilik de haksızlıktır. Neyse ki Attila’nın “emekli” olmaya hiç niyeti yok. Şartlarını zorlayarak da olsa hâlâ yeni şarkılara ses verdiğini duymak mutluluk verici. Bu şarkıyı da günün modasından, müzikal eğilimlerinden ayrı tutup, bu göz ve kulakla dinlemek lazım.
Ne de olsa dönem pandemi dönemi. Attila bu aralar hop Kaçkar dağlarına, hop Kanarya adalarına gidemeyeceğine göre, birkaç şarkı daha hatta belki bir de albüm çıkarır diye umuyorum. Tam zamanıdır.
Çok değerli Yavuz Hakan Tok..Bu yazın hayatımda aldığım en büyük ödüllerden biri oldu..Ne kadar teşekkür etsem az olur dostum..Sağol,varol..İyi ki müzik dünyası senin gibi harika bir yürek ve kaleme sahip..Sevgiyle,saygıyla..
YanıtlaSilAttilâ Atasoy
BAYILDIM , ŞAHANE OLMUŞ . FİLM GİBİ . RUHUNA SAĞLIK
YanıtlaSil❤️🌹❤️🌹❤️🌹❤️
YanıtlaSilMükemmel bir sanatçı ve eşsiz bir insan ancak bu kadar güzel özetlenebilirdi. Teşekkürler Yavuz Bey. Sevgiler...
YanıtlaSil