Ah Nerede O 2000'ler!

 Jale - "Sandık Lekesi"


Tam anlamıyla bir “stage animal”, hani nasıl diyorsunuz siz Türkçede, hımmmm evet evet bir “sahne hayvanı”dır Jale. Bakmayın siz onun öyle ufacık tefecik olduğuna, sahneye çıktığında boyu en az 1.90’dır. Sorarsınız: “Jale Abla senin gözlerin niye bu kadar keskin?” Cevaplar: “Salonun en uzak masasındaki seyirciyi de görebilmek için.”

“Jale Abla senin burnun niçin böyle hassas?”

“Salondaki seyircinin ruhunu koklayabilmek için.”

“Jale Abla senin niye başının arkasında da gözlerin var?”

“Arkadaki orkestrayla uyumu kaçırmamak için.”

Böyle uzar gider… Kuzuyken kurda dönüşür, sahneye çıktığı anda seyirciyi yutar, program bittiğinde karnını yarıp çıkmanız gerekir.


Jale sahnede sadece kendi şarkılarını söylemez; dünden ya da bugünden hangi şarkıların sevildiğini çok iyi bilir, onları da repertuarına alır. Ben bildim bileli böyle ama çok daha öncesi de var tabii. ‘70’ler sonlarından beri sahnede Jale.


Buna karşın 1986’da yayımlanan ilk albümünden bu yana ilk kez bir “cover” yayımladı. Şarkı, 20 sene kadar evvel (2002, “yirmi sene evvel” mi oldu? Zalımsın hayat!) Sezen Aksu tarafından yazılan ve Gülben Ergen tarafından seslendirilen “Sandık Lekesi”. Hoop geldik mi 2000’ler nostaljisine? Hadi bakalım, yakındır 2000’ler partileri, türlü çeşitli “cover”lar, “Ah 2000’lerde müzik ne güzeldi ne kaliteliydi,” sayıklamaları… Fitili Jale ateşliyor, gerisi şimdi 30’larına gelen 2000’ler çocuklarında.


Kıyaslamayayım kıyaslamayayım diyorum ama “cover” denen şeyin eğlencesi de en çok burada. İlla kıyaslayacaksın, kesecek ahkamlar, yapacak şakalar, espriler bulacaksın ki tadı çıksın. Açıkçası ben o iş bana kalmaz diye düşünüyordum. Gülben Hanım’ın çocukluklarına şöyle ya da böyle nüfuz ettiği bir fan kitlesi var ya hani, ne yalan söyleyeyim, Jale’yi topa tutarlar diye düşünmüştüm. Malum, fan kitleleri için hayranı oldukları sanatkâr ne söylese ne yapsa kutsal; dokunulamaz, dokunulması teklif dahi edilemezdir. Üstüne üstlük rivayet o ki Sezen Aksu bu şarkıyı Gülben Hanım’ın bizzat kişisel hikâyesinden etkilenerek yazmış. Yani Gülben Hanım “Hani bunun ilk sahibi?” diye sorulamayacak bir biçimde mülk sahibi sayılabilirmiş.


Neyse ki şarkıların mülkiyeti ne söyleyeninde ne yazanında… Zaten bizzat Gülben Ergen’in kendisi dâhil, kimsenin de Jale’nin bu şarkıyı söylemesi konusunda gıkı çıkmamış, kimse yadırgamamış. En azından internette yazılan yorumlardan ben öyle anladım.


E zaten şöyle de bir durum var: Gülben Ergen 2002 yılında neresinden baksanız toy bir şarkıcı. Seren Serengil, Pınar Eliçe ve en önemlisi de tabii ki Hülya Avşar klasmanından yırtmaya çalışıyor. Nitekim bir sonraki albümde Demet Akalın’ı rakip alacak kendine ama henüz vakit var. Bu bakımdan “Sade ve Sadece” alaturka-poptan popa geçiş hattında duran bir albüm. Bu vesileyle şarkıyı o albümden yeniden dinleyince basbayağı henüz şarkıcı olamamış, sesini nasıl kullanacağını bilememiş, sönük bir Gülben Ergen duydum. Şarkı bir şeyler anlatıyor ama Gülben orada değil; dümdüz yürüyor, biraz da yol kazasız belasız bitsin diye bekliyor gibi.


Haliyle Jale de almış şarkıyı, içine duygu iniş çıkışlarını, coşkusunu, neşesini, hüznünü katmış, bir de aşinası, hatta yakın ahbabı olduğunuz o Jale vurgularını serpmiş üzerine… Düzenlemeyi yapan Hasan Çiçek de 2000’ler ruhunun (Ah nerede o 2000’ler?) sokaklarından ayrılmadan, azıcık da stadyum efektinde vokallerle güncellemiş şarkıyı. “Rap”, “trap”, “R&B”, “synth-pop” dolaylarından çalmayan düzenlemeye güncel demiyorlar artık ama yani bu şarkı da o yola gelmezdi sanki. İyi ki getirmeye çalışmamışlar.


Bu şarkının ilginç bir yanı da Jale’nin ilk kaydettiği “cover” olmasının yanı sıra Sezen Aksu ve Jale isimlerini yıllar sonra yan yana getirmesi. Bilen bilir, 1987 Altın Güvercin Yarışması’nda Jale “Çok Geç” adlı Sezen Aksu şarkısıyla yarışmış ve yarışmadan sonra basılan kasette kalan bu şarkı, Jale kariyerindeki tek Sezen Aksu şarkısı olmuştu. “Çok Geç”i yıllar sonra Jale’nin değil de Ebru Polat’ın yeniden seslendirmesiyse benim gibi şarkıyı çok sevenler için atlatması zor bir travmaydı. Allah beterinden saklasın!

“Sandık Lekesi” malum, sandıkta bekleyen çeyizlerin, dantellerin mantellerin üzerinde oluşan sarı lekelere verilen ad. Ara sıra çıkarıp havalandırmak lazım. Jale de öyle yapmış. İyi yapmış. Yakışmış, yakıştırmış.

Yavuz Hakan Tok

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder