Beste Dükkanı Röportajı

Şarkı Sözlerini Anında Besteleyen Beste Dükkanı


(Milliyet Sanat dergisi Mart 2023 sayısında yayımlanmıştır.)

Beste Dükkânı, Eflatun, Tanzer Gümüş ve Mert Çanga’dan kurulu bir oluşum. Önceleri bir radyo programı olarak başlayan bu ortaklık, şimdilerde kurumsal şirketler ve üniversitelerle yapılan iş birlikleriyle devam ediyor. Dinleyicilerin ya da çalışma grubundakilerin yazdığı şarkı sözlerini anında, hiçbir ön hazırlık yapmaksızın, o anda besteliyor, çalıyor ve söylüyorlar. Doğrusu bu ya, radyo programlarını dinlediğimde bu işin bir ön hazırlık olmaksızın yapılamayacağını düşünmüştüm. O yüzden röportaja giderken yanımda yıllar önce yazdığım, gün yüzü görmemiş bir şarkı sözümü götürdüm ve oracıkta bestelemelerini istedim. Sonucu yazının sonunda anlatacağım.


Tanzer Gümüş, Abant İzzet Baysal Üniversitesinde müzik eğitimi almış, 1999 yılında İstanbul’a gelip müzik piyasasına girmiş. Birçok ünlü isimle çalışmış, şarkı söylemiş, müzik okullarında danışmanlık ve yöneticilik yapmış. “Sonrasında müzik eğitmenliği de yapmaya başladım. Küçük yaşlarından itibaren bana teslim edilen öğrencilerime hem müzik eğitimi veriyorum hem de bir nevi müzik koçluğu, yaşam koçluğu yapıyorum,” diyerek özetliyor eğitmenlik serüvenini.  


Eflatun, 9 Eylül Devlet Konservatuarında korno eğitimi aldıktan sonra uzun yıllar çeşitli senfoni orkestraları ve operalarda çalmış, sonra o da İstanbul’a taşınarak kendi yazdığı şarkılarla adını duyurmuş. “Bir yandan da otizmli, gelişim geriliği olan çocuklarla işitsel terapi yapıyorum. Bu çok zor ama başarılı sonuçlar alınabilen, bu yüzden de çok kıymetli bir alan benim için. Yanı sıra bir alternatif tıp yöntemi olan homeopatiyle ilgileniyorum. Şunu biliyorum ki müzik sadece müzikten oluşmaz. Sadece nota biliyorsan, hayata karışmamışsan, bir şeyler biriktirmemişsen, hikâyen yoksa bu işi yapamazsın,” sözleriyle anlatıyor müziğe bakış açısını.  


Ekibin profesyonel müzisyen olmayan tek üyesiyse Mert Çanga. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesinde radyo-televizyon-sinema eğitimi alan Çanga, daha öğrenciyken sektörde çalışmaya başlamış. Yönetmenlik, yapımcılık, haber sitesi yöneticiliği yaparken amatör olarak ilgilendiği müzikle de bağını hiç koparmamış, çeşitli enstrümanları çalmayı kendi çabasıyla öğrenmiş. “Sekiz yılı aşkın bir süre önce Candaş Tolga Işık’la Kafa dergisini, dört yıl önce de Kafa Radyo’yu kurduk. Halen derginin genel yönetmeniyim.”  


Yavuz Hakan Tok: Nasıl bir araya geldi Beste Dükkânı?

Tanzer Gümüş: Ebru Cündübeyoğlu öğrencimdi. Onun vasıtasıyla Güçlü Mete’yle tanıştım. Radyoda program yapma fikri de o gün aklıma geldi ve canlı yayında anında beste yapacağımız bir program fikrim olduğunu söyledim ama bunu daha önce planlamamıştım, tamamen o anda çıktı bu fikir. Bu fikri projelendirip bir hafta sonra tekrar görüşelim dedik. O arada ben Eflatun’u aradım. Çok samimiyetimiz yoktu ama daha önce bir araya geldiğimiz bir gün onun gitar çalışını gördüğümde birlikte bir şeyler yapabileceğimizi düşünmüştüm. Eflatun’a radyo programı fikrinden bahsedince hiç tereddüt etmeden kabul etti.

YHT: Bunu gerçekten yapabilir miyiz diye bir endişeniz olmadı mı hiç?

Eflatun: Hiç olmadı çünkü ben 10 sene kadar önce bir bestecilik atölyesi açmıştım zaten. Orada öğrencilerle böyle şeyler yapıyorduk. Anlık beste yapmak bizim arka bahçemizde oynadığımız bir oyun gibiydi. Yani sanki daha önce başka yerde oynadığım bir oyunu şimdi radyoda oynayacakmışım gibi oldu. Bir iki sene TRT’de radyo programı yapmıştım, dolayısıyla radyoculuk tecrübem de vardı. Öyle başladık.

Tanzer G.: Programdan bir hafta önce duyurulara başladık ve e-posta yoluyla dinleyicilerden şarkı sözü istedik. Kendi aramızda da şunu konuştuk: Öncesinde hiçbir hazırlık yapmayacağız. Canlı yayında ne çıkarsa o. Hatalar da olsun, bazen kötü de olsun. Hazırlık yaparsak çok yapay olacaktı çünkü. Benim hiç radyoculuk tecrübem yoktu ama Eflatun’un tecrübeli olması beni çok rahatlattı bu konuda.


YHT:
Peki Mert Çanga nasıl katıldı aranıza?

Tanzer G.: Eflatun’la 57 program yapmıştık. Bir gün radyonun bahçesinde oturuyordum ve Mert gelip “Ben de programda size perküsyon çalarak eşlik etmek istiyorum,” dedi. Ben de hiçbir şey sormadan kabul ettim. O gece programa konuk olarak katıldı. Birbirimize hemen uyum sağladık ve Mert’e “Sen her programa gelsene,” dedik. O günden sonra da üçlü olduk.

Mert Çanga: Küçüklüğümden beri hobi olarak müzikle ilgileniyordum zaten. Gitar, piyano, klarnet, perküsyon çalıyordum. “Beste Dükkânı”nı takip ediyordum ama işin dergi tarafında olduğum için radyoyla bir bağlantım yoktu. Tanzer ve Eflatun’la da daha önce tanışmamıştık. İlk kez o gün tanıştık. Enerjimiz çok tuttu ve ben de ekibe katılmış oldum.

YHT: Programa başladığınızda nasıl reaksiyon aldınız dinleyiciden?

Tanzer G.: Önceleri gönderilen şiirleri anında bestelediğimize inanmadılar. Önceden hazırlandığımızı düşünüyorlardı. Biz de bunun üzerine şiirleri Twitter’dan yayın sırasında göndermelerini istedik. İnsanlar yazdıkları şiirlerin müzikle vücut bulmasından çok hoşlandılar ve çok mutlu oldular. Cezaevlerinden şiir gönderen müdavimler oluştu mesela. Her hafta mektupla bir şiir gönderiyor, eşi dışarıdan ona cevaben bir şiir yazıyor.

Eflatun: Fotoğrafçılık sanatı nasıl hayatın o andaki karesini alır, bizim niyetimiz de insanların o anda bize gönderdiği duygu ve düşünceleri şarkıyla bir kareye sokmaktı. Yoksa biz saniyesinde beste yaparız ve ortaya acayip sanatsal bir şey çıkar gibi bir iddia değildi bu. Bob Ross vardı bilirsiniz, yaptığı resimlerin sanatsal derinliği tartışılsa da bir televizyon programı süresi içinde ortaya çıkardığı tablolara hayran kalırdık. Bizim yaptığımız da Bob Ross’un yaptığına benzer bir şey aslında. Konservatuardayken hocalarım Bob Ross’un yaptığı işin sanat olmadığını söylerdi. Evet, belki öyle ama onun sayesinde yüzlerce insan tuval aldı, fırça aldı, en azından resim yapmayı denedi.


YHT:
Bu projeyi radyo programının dışına taşımak fikri nasıl oluştu?

Mert Ç.: Aslında ilk başladığında benim de şüphem vardı programla ilgili. Hatta Tanzer ve Eflatun’un haberi olmadan radyodakilere sordum, gerçekten anlık mı beste yapıyorlar yoksa önceden hazırlanıyorlar mı diye. Ekibe katıldıktan sonraysa bu işi farklı yerlere taşıyabileceğimizi düşündüm. Biraz daha iş hayatına yakın olduğum ve bu formatın da eşsiz olduğunu düşündüğüm için Beste Dükkânı’nı kurumsal hale getirmeyi önerdim ve bunun için çalışmalar yapmaya başladık. 

Tanzer G.: Pandemi döneminde çevrimiçi söz yazarlığı ve bestecilik atölyesi açtık. Zoom üzerinden dersler yaptık. Türkiye’nin her yerinden katılanlar oldu. Öğrencilerimiz arasında doktor da vardı, pilot da, öğretmen de. Daha sonra kurumsal şirketlerle çalışmaya başladık. Şirket çalışanlarının her biri bir-bir buçuk dakika boyunca kendi hikâyelerini anlattılar bize. Aynı sırada bizim yetiştirdiğimiz söz yazarları da o hikâyeleri dinledi ve dinlediklerinden yola çıkarak her biri için hemen o anda bir şarkı sözü yazdı. Ve biz de hemen o şiirleri besteledik.

YHT: Bunun nasıl bir faydası oluyordu şirketler için?

Tanzer G.: Mesela bir firma çalışanının daha önce hiç şirket CEO’suyla teması olmamış. Kendini bir şekilde ifade etmek istiyor, “Ben de varım,” demek istiyor ve CEO o çalışma sayesinde ilk defa öyle bir çalışanı olduğunu görüyor. Bir yandan eğlenceli ama bir yandan da şirket içi etkileşim için çok yararlı. Şöyle bir şey de var: Siz bir yönetici olarak bir görev için bir lider seçmek istiyorsunuz ve 10 adayınız var. Öncesinde bünyesinde bulunduğumuz Sinerji 360, şirketin insan kaynakları departmanıyla bir çalışma yaparak adayların ayrıntılı analizlerini çıkarıyor. Biz eğlence adı altında bir etkinlik düzenliyoruz. O 10 adayla bir araya geliyoruz ve şiirle, şarkıyla kendilerini ifade edebilecekleri, diğer adaylarla etkileşime girebilecekleri bir ortam yaratıyoruz. Önceden hazırlanan analizler ve bizim çalışmamızın sonuçları adaylar hakkında veriler olarak yöneticinin önüne konuluyor. Bu veriler çalışanların şirkette daha verimli ve başarılı olabilmesi için de atılacak adımlara rehberlik ediyor.

Mert Ç.: Bu çalışmalar sonucunda belki bir yönetici bir çalışanının farklı bir yönünü keşfedecek. Belki ondaki yaratıcılığı görecek ya da anlık reaksiyon verme hızını keşfedecek. Bir başkasının takım çalışmasında başı çektiğine, bütün sorunları çözdüğüne şahit olacak. Belki o kişi de daha önce fark etmediği yeteneklerinin farkına varacak.

Tanzer G.: Bir taraftan da doğal hallerindeler aslında böyle bir çalışma içinde olduklarının farkında değiller. Eğlence için oradalar çünkü. Bu da bu işin en önemli avantajı.  


YHT:
Bu proje başka nerelere gidebilir?

Tanzer G.: Müzikle ilgilenmek isteyen gençlere, bu yolculuğa nasıl başlayabileceklerini, bu alanda günümüzün teknolojisini nasıl kullanabileceklerini de anlatmak istiyoruz. Bu konuda deneyimliyiz çünkü. Önemli olan ilk adım. Sonrası elbette zor ama ilk adımı atmak çok zor değil. Bu amaçla yakın zamanda çok yakında üniversitelerde ‘workshop’lar yapmaya başlayacağız.

Eflatun: Amacımız hem müzikte hem de müzik dışı ilgi alanlarımızda sahip olduğumuz bilgi ve birikimlerimizi de gençlere aktarmak.

Röportajdan sonra yanımda getirdiğim şarkı sözünü çıkarıp koydum önlerine. Eflatun ve Tanzer gitarlarını aldılar, Mert kahunun başına geçti ve oracıkta ilk kez o an okudukları şarkı sözüne üç farklı türde beste yaptılar. Şaşırmamak elde değildi ama işin sırrı da Tanzer Gümüş’ün röportaj sırasında kurduğu cümlelerde saklıydı galiba: “Yıllardır sahnede olmamız, müzik geçmişlerimizin olması, enstrüman hakimiyetlerimiz o anda devreye giriyor. O algoritma kendiliğinden çalışıyor ve şarkı ortaya çıkıyor. Bazen nasıl yaptığımıza biz de şaşırıyoruz.”  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder