Barabar Röportajı

ANCA BARABAR KANCA BARABAR


(Milliyet Sanat dergisi Şubat 2019 sayısında yayımlanmıştır.)

Birlikte müzik yapmak için çalışmaya başladıklarında kurdukları What’s App grubunun adıymış aslında Barabar. Çalışmaları olgunlaşıp dinleyici karşısına çıkmaya hazır olunca kendilerine bir grup ismi aramışlar. Yüzlerce alternatif arasında düşünüp durmuş, sonunda yine Barabar’da fikir birliğine varmışlar. “Hem çok güzel tınlıyor hem de manası güzel,” diyor Serkan Keskin. “Sonunda grubun ismi Barabar kalacak diye kendi aramızda gülüp dalga geçiyorduk. Öyle de oldu. Ama tam olarak bu aslında: Beraber. Beraber başladık, beraber çalıştık, beraber devam ediyoruz.”


Yirmi yıla yakın süredir tiyatro sahnesinde olmasına karşın Leyla ile Mecnun dizisinin İsmail Abisi olarak ünlenen Serkan Keskin, yine konservatuvarlı bir oyuncu olmakla beraber Medcezir dizisindeki Mert rolü ile hafızalara kazınan Taner Ölmez ve müzisyen Fırat İkisivri Barabar’ın beyin takımı. Zaten birbiriyle arkadaş olan bu üçlü Semaver Kumpanya’nın Semaver ve Kumpanya adlı oyunu yıllar sonra yeniden sahnelemesi vesilesiyle bir araya gelmiş.


Bu hikâyeyi de yine Serkan Keskin anlatıyor:

“Bu defa oyunda daha öncekinden farklı olarak müzik de olsun istiyorduk. Leyla The Band’de birlikte çalıştığımız müzisyen arkadaşımız Fırat’ı da müzikler konusunda bize yardımcı olsun diye çağırdık. Taner bir türkü söylüyordu oyunda, Fırat o türküde bağlama çalsın istedik. Taner’le Fırat çok iyi anlaştılar ve birlikte bir şeyler yapma isteği doğdu. Aslında yıllardır birbirini bulması gereken iki kişi gibiydiler. Biri ne diyorsa diğerinde karşılığı vardı.”


Hem oyun için prova yaparken hem de prova aralarında kuliste, fuayede kendi aralarında çalıp söylemeye başlamışlar sonra. Uzunca bir süre Serkan Keskin’in evinde üç kişiyle devam eden çalışmalar daha sonra aralarına Caner Malkoç, Cihan Tanrıverdi, Özgür Taş, Serkan Polat ve yine Semaver Kumpanya ekibinden Sibel Altan’ın da katılmasıyla Barabar’a dönüşüvermiş.


İki yıla yayılan bir çalışma sürecinden sonra tamamen keyfi bir şekilde, bir müzik grubu olarak albüm yapma iddiasıyla değil, kendi aralarında çaldıkları şarkıları bir de insanlara sunma niyetiyle çalıştıkları ilk yedi şarkıyı kaydetmeye karar vermişler. Herkes enstrümanını yanına almış, teknik ekipman toparlanmış ve hep beraber Ömerli – Şile arasındaki Bıçkıdere köyüne gidip açık havada ‘organik’ bir ses ve video kayıt ortamı yaratmış, aynı gün şarkıların tamamını kaydetmişler.


Bu kayıtların bir albüme dönüşmesi fikri ise daha sonra ortaya çıkmış. Albümdeki çeşitli yörelerden alınmış türkülere ve Barış Manço’nun aynı adlı şarkısına gönderme yapan “Memleket Nere?” sorusu da albümün ismi olmuş. Anonim Müzik etiketiyle yayınlanan albüm 2019 Ocak ayında dinleyici karşısına çıktı.


Albümde yedi türkü var. “Feridem”, “Aman Of” ve “Köprüden Geçti Gelin” anonim türküler. Âşık Mahzuni Şerif’ten “Kanadım Değdi Sevdaya”, Neşet Ertaş’tan “Anam Ağlar Başucumda Oturur”, Ahmet Nurettin Çamlıdağ’dan “Lingo Lingo Şişeler”, Hasan Kaplani’den “Yürüyorum Dikenlerin Üstünde” ise yakın dönem halk ozanlarının türkü formunda besteleri.


Gitar ‘riff’lerinin bağlama tavrının yerini aldığı, halk müziği geleneğinin başka bir coğrafyanın halk müziği olan cazın, ‘blues’un geleneği ile bir araya geldiği, serbest stil ama bir o kadar da sade, iddiasız ve deneysellik tuzağına düşmemiş bir çalışma bu. Açık havada yapılmış kaydın son derece temiz ve teknik açıdan başarılı olması da cabası. Bu tür akustik kayıtların bugünün müziğinde yükselen değer olduğu da göz önüne alınırsa, Barabar işe çok doğru bir yerden başlamış gözüküyor.


Grup şimdilerde konserlere hazırlanıyor ve bu maksatla repertuvarına yeni türküler ekliyor. Bas gitar çalmasının yanında şarkı da söylediğini bildiğimiz Serkan Keskin bu albümde sadece geri vokal yapıyor ama sahne repertuvarındaki bazı türküleri solist olarak o seslendirecekmiş. Dahası grubun ileriye dönük planları arasında kendi sözlerini söyleyebilecekleri şarkılar, kendi şarkılarını yazmak da var. “Bu zamanda söz söylemek kolay mı?” diye sormadan edemiyorum. Cevap yine Serkan Keskin’den geliyor:

“Nasıl söylediğinize bağlı. Tarih boyunca müzik, tiyatro, heykel, resim… Bütün savaşlara, olan bitene rağmen yıkılmayan, ayakta duran şeyler.” 

"SÖZ UNSURUNU ÖN PLANA ÇIKARDIK" 


YAVUZ HAKAN TOK: Profesyonel bir müzisyen olarak gruptaki iki oyuncuya, Serkan Keskin ve Taner Ölmez’e müzisyenlikleri açısından nasıl not verirsiniz?

FIRAT İKİSİVRİ: Çok çalışkanlar. Ben tiyatro disiplinini onlarla çalışmaya başlayınca gördüm ve çok hoşuma gitti. Ben de bir şeyler öğrendim açıkçası. Müzisyenler çok daha esnek oluyor. Mesela tamamen müzisyenlerden oluşan bir ekiple böyle bir proje yapmak benim için hayal olabilirdi. Herkesin başka işleri olabiliyor çünkü. Serkan Abinin evinde dört saat aralıksız çalıştığımız zamanlar oldu. Ben hiçbir müzisyenle dört saat çalışabildiğimi hatırlamıyorum. Profesyonel birer müzisyen kadar değiller belki ama zaten olmaları mümkün değil şu aşamada. Ama zamanında müziğe yönelselermiş gerçekten çok çok iyi olabilirlermiş, o belli.


YHT: Televizyon ekranında görünen biri olmak her sektörde avantaj kazandırıyor. Bunun sizin için de bir avantaj olduğunu düşünüyor musunuz?

SERKAN KESKİN: Orası su götürmez bir gerçek. Aksini söylersek yalan söylemiş oluruz. Ama bizim bu işe başlarken gerçekten hiç böyle bir niyetimiz yoktu. Bununla ilgili şöyle de bir örnek verebilirim… Ben 17 senedir Semaver Kumpanya’da oynuyorum. Evet tiyatroda oynadığım şeyle televizyonda oynadığım şey farklı ama bana beni televizyondan tanıyıp “Serkan Abi keşke tiyatro yapsan,” diyen insanlar da var. Bir taraftan da tiyatroda beş kişiye oyun oynadığım zamanları biliyorum. Şu an Allah’a şükür biletlerimiz bitiyor. Bunun nasıl olduğunu da biliyorum. Televizyonun böyle bir katkısı var.


YHT: Oyuncu olarak sahnede olmak mı, şarkıcı olarak sahnede olmak mı?

TANER ÖLMEZ: Ben albüm tanıtım gecesinde şarkıcı olarak ilk defa sahneye çıktım. Ondan önce aynı sahneye çok kez çıkmıştım ama bir metin vardı ve sahnede ben kendim değildim. Çok rahattım, insanların gözlerine bakıp metni oynuyordum. Burada öyle değil. Heyecanı bambaşka, tadı da bambaşka. Hangisini tercih ederim, şu anda bunun idrakinde değilim açıkçası.    


SERKAN KESKİN: Albüm tanıtım gecesinden üç gün önce de aynı sahnede oyun oynadım ama bir müzik grubuyla konser verme, müzik yapma hissi başkaymış. Belki o gece orada üç gün önce oyunu izlemiş seyirciler de vardı, bilmiyorum. Ben de sahnede kendim olmayı sevmiyorum galiba. Elim ayağım birbirine dolaşıyor ve ne yapacağımı şaşırıyorum. O gece orada kendimi çocuk gibi hissettim o yüzden. İlk kez tiyatro sahnesine çıkmak kadar heyecanlı ama mutlu bir şeydi.


YHT: Türkü çalıp söylüyorsunuz ama grupta bağlama yok. Neden?

FIRAT İKİSİVRİ: Bağlama yok çünkü ilk başladığımızda elime gitar aldım ve onunla çalıp söyledik. Öyle de devam etti. Bağlama çalıp onun üzerinde söylemek gerçekten bir iddia aslında ve onu layıkıyla yapmak lazım. Benim senelerce bağlama çalışmam, Taner’in solist olarak ona göre bir performans çıkarması lazım. Bu tabii ki otantik bir halk müziği çalma çabası değil. Biz halk müziğindeki melodik yapıyı alıp sözün üzerine de çıkmadan müzik yapmaya çalışıyoruz. Halk müziği söze dayanan bir müzik her şeyden önce. Müzikalite çok yüksek olsun, çok iyi armoniler bulalım gibi bir derdimiz olmadı çünkü söz unsurunu ön plana çıkarmamız lazımdı.

OCAK 2019

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder