"BEN ANNEMİN BAŞINA BUYRUK KIZIYIM"
(Miilliyet Sanat dergisi Mayıs 2014 sayısında yayımlanmıştır.)
Müzik dünyasında dün, bugün ne yaptığını, yarın ne yapacağını hep merak ettiğimiz, söylediği her şarkıya kulak verdiğimiz sayılı isimden biri Nazan Öncel. Öncel’le geçtiğimiz günlerde DMC etiketiyle piyasaya çıkan yeni albümü “Bazı Şeyler” hakkında konuştuk.
Müzik dünyasında dün, bugün ne yaptığını, yarın ne yapacağını hep merak ettiğimiz, söylediği her şarkıya kulak verdiğimiz sayılı isimden biri Nazan Öncel. Öncel’le geçtiğimiz günlerde DMC etiketiyle piyasaya çıkan yeni albümü “Bazı Şeyler” hakkında konuştuk.
YHT: İlk nereden yayıldı bilmiyorum ama sosyal medyada sizin “Hayvan’a Remix”ten ”ten sonra “Göçe Devam” albümü yapacağınız konuşuldu bir süre. Ama siz “Bazı Şeyler”le çıktınız karşımıza. “Bazı Şeyler” albümü “Göçe Devam” mıdır, o daha sonra mı gelecek yoksa öyle bir proje zaten yok muydu?
NÖ: Evet, vardı böyle bir şey. Şarkılar yan yana geldikçe, sonunda “Bazı Şeyler” çıktı. Tematik olarak “Göç”e devamdır. Eğer enstrüman eksiltmesi yaparsak, tek bir gitar ve bas’a indirgersek tam da öyledir. Bugün adı “Göç'e Devam” olan bir albüm yapacak olsam, 2014 ‘sound’uyla yapardım. “Bazı Şeyler”, bazı nedenleri olduğu için zaten bir “Göç”tür.
YHT: Bir yanda “Dudu” gibi, “Hay Hay” gibi, “Hadi O Zaman” gibi eğlendiren şarkılar yazan Nazan Öncel var, bir yanda da “Sokak Kızı”, “Demirden Leblebi” ve “Ceylan” gibi şarkılarla dinleyenlere tokat atan Nazan Öncel. Şarkılarınızdaki bu denge, yaşadığımız hayatın ta kendisi gibi aslında. Siz hangi Nazan Öncel’e daha yakın bir hayat yaşıyorsunuz? Hangi şarkıları yazmak daha zor ya da kolay sizin için?
NÖ: Bir gün gözümü açıyorum, hava gün güneşli, “a ne iyi, ne güzel” diyerek veriyoruz coşkuyu; ertesi gün, hatta bir saat sonra bile rüzgar bir tersten esiyor, ne neşe kalıyor ne coşku. Mesela sen iyiysen, ben de iyiyim. Ülkede huzur varsa, biz de “şükür” diyoruz. Mutluluk bende böyle mümkün… Aksi halde hep parçalı bulutluyum. Ben buyum. N'apacaksınız, artık idare edeceksiniz, çare yok. Hayat işte; canımızı ne zaman, nasıl yakacağı hiç belli olmuyor.
YHT: Bu albümde bir kez daha bir şarkınızda Tarkan’ı konuk ediyorsunuz. Yıllardır zaman zaman sizi bir araya getiren bu işbirliğini nasıl tanımlarsınız?
NÖ: Bizim işimiz bu. Önceliğimiz müzik olunca yan yanalıklar iyi oluyor. Ne zaman bir şey yapmaya karar versek, yola nerede kaldıysak oradan devam ediyoruz. Hep baki olan bir dostluk demek istiyorum. Nihayetinde düetlerin miladı da “Hay Hay”dır; sonra malum arkası geldi... Gezi ve sonrasında olup bitenler çok acayipti; insanların gergin ve morali bozuk olduğu bir dönemdi. Bir gram neşe olsun, moral olsun istedik. Sonuçta hepimize iyi geldi.
YHT: Gezi direnişi günlerinde “Güya” diye bir şarkı yazmıştınız. Direniş sürecinde yazılmış en güzel şarkılardan biriydi. Bu albümde “Güya” neden yok?
NÖ: “Güya” daha önce de söylediğim gibi, demokrasi duygusuyla yazılmış bir şarkıydı ve görevini yaptı. Bir gün bir yapımcının bu şarkıları bizzat bir albümde toplaması gerektiğini düşünüyorum. Bakarız, bekleriz, yapmazlarsa biz yaparız. Evet Youtube gibi mecralar da var ama bir var bir yok. On yıllar sonra yerini ne alır bilinmez. Bu çocukların yarın kendi çocuklarına dinletebilecekleri şarkıların bir albümü olmalı ki olup biteni anlatırken fonda “Güya” çalsın, “Tencere Tava Havası” çalsın, “İnsan İnsan” çalsın, “Eyvallah” çalsın...
YHT: Bu albümde “Güya” yok belki ama albüme adını veren sloganı da Gezi direnişinden hatırlıyoruz. “Kahrolsun Bazı Şeyler” sloganı apolitik gençliğin beklenmedik ve ani bir biçimde polizite olmasının neredeyse simgesi oldu. Siz ise bir aşk şarkısının içinden geçiriyorsunuz bu sloganı. Sizce nedir o “bazı şeyler”?
NÖ: Aşk olsun sana; bilmez misin be Müslüman, aşk olmadan devrim olamaz (gülüyor.) En büyük devrimler aşkla yapılmıştır. Bunlar yüreğimizi parçalayan korkunç olaylar. Aklın almadığı çok acayip durumlar. Fena koyuyor insana. Soruyorsun kendine “biz ne zaman bu kadar sevgisiz, bu kadar öfkeli insanlar olduk” diye. Senin acın, benim acım diye kutuplaştık. Gezi'ye gençlerin eli değdi, vicdanı değdi. Bilgisayarın başından kalkmıyor diye şikâyet ettiğimiz çocuklar hepimizi dut gibi silkeledi. Eğer umudun bir miladı varsa, o da Gezi halk hareketidir. Bundan sonra ülke tarihinde her olay Gezi'den önce ve Gezi'den sonra diye anılacak bence. Askeri darbelerde olduğu gibi karanlık bir milat değil, aydınlık bir milat olacaktır. Bırakalım gençler, yarınlarını yapsınlar.
YHT: Son dönemde özellikle yazan, çizen, üreten insanların politikayla, ülkede olup bitenlerle mesafesi ve bunu ifade ediş biçimi çok konuşulur oldu. Siz dünya görüşünüzü şarkılarla aktarmayı tercih edenlerdensiniz. Bir şarkı yazarı ne kadar politize olmalı sizce?
NÖ: Hiçbir mecburiyet olmasa da bu vicdanla ilgili bir şey… Olabildiği kadar olmalı. Bunun nasıl yapıldığı önemli. İnsanların acılarının üstünden malzeme çıkartmaya çalışmadan, dürüstçe söylenen her söz karşılığını bulur ve adresine gider.
YHT: Albümde dikkat çeken bir cümle de “Yak bir sigara, yasaksa yasak”. Son yıllarda en çok tartıştığımız konulardan birini bir cümleyle özetlemişsiniz sanki. Yasaklara nereye kadar, ne kadar tahammül gösterirsiniz ya da gösterir misiniz?
NÖ: Bunu “Yasak da ne ayol?” diyerek en güzel LGBT'ler özetledi. Haysiyetleri kırılan insanları selamlamak istiyorsak, ön sıraya onları koymak lazım… Yasaklar ülkeleri ileriye değil, geriye götürür. Yasak, yabancısı olduğum bir kelime. Lügatimde hiç olmadı. İnsanların özgürlüklerini ellerinden alarak, cezalandırarak bir yere varamazsınız. Neyse, sustum. Deştin yine yaralarımı...
YHT: Çocuk ölümlerine en acı biçimleriyle şahit olan bir toplum olduk maalesef. Bu konu gündemimizden hiç düşmüyor. “Ceylan” şarkınızda böyle bir hikâye anlatıyorsunuz. “Ceylan” sadece Ceylan’a değil, tüm şahit olduğumuz çocuk ölümlerine bir ağıttır diyebilir miyiz?
NÖ: Aksini söylemem zaten mümkün değil, Çocuk ölümleri denildi mi utanıyorum zira. Daha utanç verici, daha korkunç bir şey olamaz. Empati yapamayanlara anlatmaya çalışmanın başka da bir yolunu bulamıyoruz ki sözün yetmediği, anlamını yitirdiği yer de tam burası.
YHT: Albümde şarkı sözlerinin altına şarkıların yazıldığı yer ve tarihlerin bilgisi de not düşülmüş. Bir anlamda ortak ediyorsunuz dinleyenleri şarkı yazma sürecine. Ben kendi adıma her bir şarkıyı yazıldığı yerde dinlemenin peşine düşebilirim. Şarkılarla yazıldıkları yerler arasında nasıl bir bağ var sizce?
NÖ: A, ne güzel. Öyle bir imkânın varsa bir taraftan da yazmayı denemelisin; bir taşla iki kuş hesabı... Hayat bizi bir yerlere götürüp bırakıyor. Oraya denk gelen bir şarkı olursa ne ala. Odamda, stüdyomda yazdıklarım da oluyor. Bazen bir kere gördüğüm, bir daha gitmediğim yer o şarkı sayesinde kendisini hatırlatarak benim için unutulmaz oluyor. Bazen de en unutulması gereken bir yeri istesen de silemiyorsun. Hayalinde döne dolaşa orada buluyorsun kendini. Sokaklarında, yollarında… Bir şey, herhangi bir şey, en olmadık bir şey gelip dudağına buruk bir tebessüm olarak yerleşebiliyor. Gel de şimdi unut orayı diyorum kendime.
Mesela Harita şarkısını Şirince'de yazmıştım. Geçen yaz İzmir konserinin hemen ardından attım kendimi oraya. Bir gece kalıp dönerim dedim; a bir baktım dönüşte bir şarkım var. Elim boş dönmedim yani.
YHT: Şarkılarında incelikli aşk hikâyeleri ve derin bir hayat bilgisi var. Oysa dışarıdan bakınca sessiz sedasız, biraz içine kapanık, kendi halinde, belki bir parça da steril bir hayat yaşıyor gibi Nazan Öncel. Sahiden öyle mi?
NÖ: Kim demiş (gülüyor.) Ben annemin başına buyruk, kafasına koyduğunu yapan, doğru bildiğini söyleyen, sözünü esirgemeyen, hiçbir kalıba sığmayan kızıyım. Hep bunlar o dediğin incelikler yüzünden işte... Gel sen beni dinle, dışarıdan nasıl göründüğüne pek de aldanma istersen. Tanınan biri olmanın getirdiği zorluklara da elimiz mecbur katlanıyoruz. Hepsi bu.
YHT: Albümlerinizde şarkıların düzenlemelerine de imza atıyorsunuz ve yıllardır birlikte çalıştığınız çekirdek bir ekibiniz var. Tutucu musunuz bu konuda? Hiç beklenmedik isimlerle, beklenmedik işler de yapabilir misiniz bir gün mesela?
NÖ: İnan bana bütün mesele şarkıda. Her şey şarkıda bitiyor. Eğer elinde omlet yapacak kadar yumurtan varsa istediğin omleti yapabilirsin. İster peynirli, ister sade… Tuzlu ya da tuzsuz… Yeter ki yumurtan olsun. O kadar memnunum ki bu ekipten anlatamam. Bir defa, akşam yazdığım bir şarkıyı ertesi gün kaydetmezsem rahat uyuyamam. Çünkü bu öyle bir histir, bilen bilir. İşin aslı kaplumbağa kadar ağır olan insanlar hiç bana göre değildir. İstediği kadar iyi olsun. Etikten ve çalışmaktan önemli hiç bir şey yoktur bu işte. Bir kişinin yapacağı bir hatanın ucu ta fabrikada CD basanın ekmeğine kadar gider. Öyle sallanma bizim için bir lükstür. Zaman o yüzden en mühim olanı. Önceliklerimin başında geliyor.
Bunun dışında projeye göre işini seven, yeterince süratli olan herkesle çalışabilirim. Neden olmasın? “Hatırına Sustum” albümünde ta Californiya'daki Vic Chesnutt -ki burada onu da saygıyla anmak lazım- söz verdiği günde Georgia'daki stüdyoya gidip gitarını çaldı ve yine söz verdiği gün teslim etti. Bu disiplindir işte. Ama burada mümkün mü, değil...
YHT: ’70’lerin sonunda başlayan kariyerinizin dönüm noktası ‘90’ların başı oldu ve o zamandan bu yana sizi dinliyoruz. Emsallerinize göre geç başlayan ama etkisi kalıcı ve uzun süreli olan bir kariyer hikâyesi bu ama sizi başka bir yere koydu herkes. Bunun nedeni neydi sizce?
NÖ: Zamanın ruhuna içtenlikle yum sağlamak, sizi dinleyenleri utandırmamak gerekiyor olabilir. İstisnalar dışında benim gibi şarkı yazarı olan sanatçıların müzikal yolculuğu çok daha uzun sürüyor. Bunun içinde elbette sıkı bir donanım lazım. İlkokulda güzel yazı yazma dersleri olurdu ama ne yazdığımız nedense önemli değildi. Ne demek istediğimi anladın sen... Bu kadar uzun bir yolda gidebilmek için insanların beynini çöple dolduramazsın. Yani neyi nasıl yazdığındır önemli olan. Bizim de sebebi hikmetimiz bu galiba.
YHT: Bir albümün şarkıları, kartoneti, tasarımı ve görselliğiyle bütün olarak bir sanat eseri gibi görülmesi gerektiğini düşünenler (ki ben de onlardan biriyim) sizin albümlerinizde bu düşüncenin somut halini buluyorlar hep. Nitekim “Bazı Şeyler” de böylesi bir bütünlük içeriyor. Üstelik kartonetteki resimler ve yazılar da sizin elinizden çıkma. Ne var ki artık albümler bilgisayarlarda birer dijital dosyaya dönüşüyor. Dijital devrime karşı yel değirmenleriyle savaştığınızı düşünüyor musunuz bazen?
NÖ: Öyle olsa bile arşivcilere ve işimize gösterdiğimiz saygıyla bunu böyle sürdürmek işimizin en önemli bir parçası. Amerika'da itunes gibi dijital ortamlarda albümlerin kartonet açılımı da yer almaya başladığını düşünürsek, demek ki doğru bir şey yapıyoruz. Yakında bu veya buna benzer uygulamalar bizde de başlayacak diye biliyorum. Bütün bunların dışında, albümü alanlar zaten sosyal medyada her satırına kadar paylaşıyorlar. En kötü şartlarda internet sitemize koyar, meraklısına ulaştırmanın yine bir yolunu buluruz.
YHT: Sosyal medya ve internet hayatınızda ne kadar yer kaplıyor? Bu yeni iletişim yöntemlerinin onayladığınız ve onaylamadığınız tarafları neler?
NÖ: İki senedir bizim de profillerimiz açıldı. Elimiz mecbur, yakından takip ediyoruz. Çünkü her türlü habere, bilgiye en hızlı şekilde ulaşabilmek bir konfor sayılmıyor artık. Eskiden radyodan yapılan bir kan ihtiyacı duyuruları sosyal medyada dakikalar içinde paylaşılarak hayat kurtarılabiliyor. Bunun gibi ne iyi, ne güzel dediğimiz bir dolu şey var. İşte herkesin bildiği şeyler... Amacını aşmayan her türlü paylaşım bize iyi geliyor. İnsanların kendine ait özgürlük alanlarının olması, düşündüğünü söyleyebilmesi hasret kaldığımız bir şeydi ki yine yasaklar, kapatılmalar başladı. Bunun da bir yolunu bulup her türlü paylaşım yapılıyor, hiç fark etmiyor; yasaklara karşı böyle de bir damarımız var yani (gülüyor.) Mesela insanların bu kadar politize olduğu, bu mecralardan önce pek bilinmiyordu. Bunun iyi tarafları olduğu gibi kötü tarafları var elbette. Ama bütün insanca duyguları bloke edilmiş insanların bazı şeyleri anlamasını beklemek artık manasız geliyor bana.
YHT: Son dönemde müzik sektöründe alternatif işlerin ön plana çıktığı görülüyor. Siz takip ediyor musunuz olan biteni? Nasıl buluyorsunuz genç kuşağın yaptıklarını?
NÖ: Asıl takip ettiğim işler bunlar zaten. Severek dinliyorum çoğunu. Albümlerini de alıyorum, bunu bilsinler, tam destek yani.
YHT: Önümüzdeki süreçte başka ne gibi projeler var?
NÖ: Tarkan'ın, İskender Paydaş'ın, Nilüfer'in ve böyle çok severek dinlediğimiz sanatçıların albümlerinde şarkılarım var. Buna benzer projelerde yer almaya devam ediyoruz. Bizde projeler bitmez. Genç müzisyen Ufuk Şenel'in albümünü hazırlıyorum, umarım yolu açık, şansı bol olur.
NİSAN 2014
Emeğinize sağlık güzel bir röportaj olmuş. Başarılarınızın devamını dilerim. Nazan Öncel kıymetini bilmemiz gereken sanatçılardan biridir bence.
YanıtlaSil