"BEST OF AŞKIN"
Aşkın Nur Yengi’nin 2007 yılında yayınlanan “Aşk’ın Şarkıları” albümü eskileri temize çekmiş, ama çok da tat vermemişti. Herkes Aşkın’dan yeni bir albüm bekliyordu. Aslında “Aşk’ın Şarkıları” bir ara albüm olarak düşünülmüştü ama o ara gereğinden fazla açılmış, repertuar bir türlü toparlanamamış, köprüyü geçerken aranjör değiştirilmiş; yani yeni bir albüm öncesi yaşanan olağan ve olağan dışı sancıların hepsi katmerli bir biçimde yaşanmıştı. Sonra bir gayret, albüm 2011’in ilk günlerinde dinleyici karşısına çıkarıldı.
Albüm piyasaya çıkmadan hemen önce radyolara ve internete servis edilen şarkı “Öpeyim Geçsin” oldu. Ne var ki beklenmedik bir şekilde, bu şarkı hemen hiç heyecan uyandırmadı. Eski stil bir şarkıydı; daha ziyade doksanlı yıllardaki hareketli şarkıların izini sürer gibiydi. Dinleyene klişelerden klişe beğendiren (ismim aşk oldu, ne çok çektim aşktan meşkten, kaderin cilvesi, sevda yaraları vb.), “aman hadi yeter boş ver gitsin” gibi kalabalık cümlelerle melodiye sarılamayan, zorlanan ve bu nedenle teknik olarak da aksayan şarkı sözleri nedeniyle pop bir şarkı için şahane bir slogan olabilecek “Öpeyim Geçsin” lafı da güme gitmiş gibi duruyordu. Belki de hepsi bahaneydi de, asıl sebep sadece Aşkın’dan yıllar sonra beklenen şarkının bu olmamasıydı.
Şarkı tek başına albüm hakkında bir fikir vermediği ve beklentilerin de uzağına düştüğü için, albümü merakla bekleyenler, sosyal paylaşım sitelerinde verip veriştirmeye çoktan başlamıştı ki, beklenen tarihten birkaç gün önce, “Gözümün Bebeği” adı verilmiş albümün raflara çıktığı haberi duyuldu. Yeni şarkılar yapmasını merakla bekleyip, çıkar çıkmaz bir koşu aldığımız, heyecanla dinleyemeye koyulduğumuz ne kadar az isim kaldığını düşünerek açtım CD ambalajını ve vakit kaybetmeden dinlemeye başladım.
Albüm “Öpeyim Geçsin”le açılıyor. Bu şarkının söz yazarı Günay Çoban için de, bestecisi Serkan İzzet Özdoğan için de gönül rahatlığıyla denilebilir ki, şu ana dek yazdıkları şarkılar içinde neredeyse hiç boş yok. Gerçi Günay Çoban daha kıdemli; doksanlardan beri çok sayıda şarkı sözüne imza attı. Buna karşın ikibinlerde tanış olduğumuz besteci Serkan İzzet Özdoğan da az sayıda ama hep iyi şarkılarla çıktı karşımıza bugüne dek. Gelin görün ki “Öpeyim Geçsin”in albüme hareketli “hit” olsun diye yapıldığı o kadar belli ki, bu ısmarlama iş hem söze hem müziğe, samimiyetsizlik olarak yansımış. Buna karşın yine de kötü bir şarkı değil “Öpeyim Geçsin”. Hatta başka bir şarkıcının albümünde rahatlıkla çıkış şarkısı bile olabilirdi; ama Aşkın’da değil.
Zaman zaman aralarına kara kedi girmiş olsa (ya da öyle olduğu iddia edilmiş olsa) da, Aşkın Nur Yengi’nin Sezen Aksu’nun ilk göz ağrısı olduğu bir gerçek. Nitekim Aşkın hem evlendiğinde, hem de doğum yaptığında Sezen’den hediye olarak birer beste gelmiş. Uzun süredir gün ışığına çıkmayı bekleyen bu iki şarkı da bu albümde yer alıyor.
Şarkılardan birini, albüme adını da veren “Gözümün Bebeği”ni ikinci sırada dinliyoruz. Her kelimesi, her notasıyla Sezen kokan bu şarkı, Aşkın’ın “Sıramı Bekliyorum” albümündeki şarkıların ruh haline ve müzikal tınılarına şöyle bir dokunup, yüzünü bugüne dönüyor. “Gözümün Bebeği” iddialı ve çarpıcı bir şarkı değil belki ama bu sade ve dokunaklı haliyle de Aşkın’a çok yakışmış.
Sırada yetmişlerden bu yana şarkılarıyla Türk popuna epeyce malzeme yaratmış Fransız şarkıcı Enrico Masias’ın bir şarkısının Türkçe versiyonu var. Cezayir asıllı Masias’ın 2006 yılında yayınlanan “La Vie Popularie” adlı albümüne adını veren şarkı, tıpkı yıllar içinde Türkçe’ye kazandırılmış onlarca şarkısı gibi oryantal melodisi ve ritmiyle çok bizden duruyor.
Bu şarkı albüm için seçilen ilk şarkılardan biriydi. Ne var ki Türkçe sözler konusunda epeyce uğraşıldı. Sezen Aksu’dan Zeki Güner’e kadar bir çok kişi Türkçe söz yazdı, ancak hiç biri istenildiği gibi olmadı. Nihayetinde şarkının albüme Günay Çoban sözleriyle girdiğini duyduğumdan beri merakla bekliyordum.
Şarkının melodik yapı ve stil olarak Aşkın’ın ilk albümüne yakın bir yerlerde dolaştığını, bu yüzden de doğru seçilmiş bir şarkı olduğunu düşünmekle beraber, bu sözlere ısındığımı söyleyemem doğrusu. Yine yersiz bir klişe bombardımanı ve şarkıda da denildiği gibi “eski Türk filmlerinde” kalmış çocuksu duyarlılıklarla, neresinden baksanız eski duran, bugüne ait olmayan bir aşk şarkısı olmuş “Hayırlı Olsun”. Eğlenceli olmasına eğlenceli; ama bilmem bu yeter mi?
Dördüncü sırada bir Yunanca şarkının “cover”ı var; “Başka Sözüm Yok”. Yunan popunun sevilen isimlerinden Notis Sfakianakis’in 2007 yılında yayınlanan “Polihroma Ke Edona” adlı albümünde yer alan “To Finale Tis Kardias” adlı şarkı, Türkçeye Günay Çoban’ın yazdığı sözlerle kazandırılmış. Benim albümde en sevdiğim şarkı bu oldu. Gerek Sinan Ceceli imzalı düzenlemesi, gerek şarkının ruhuna çok yakışmış Türkçe sözler, gerekse Aşkın’ın yorumu dört dörtlük. Şarkı bu haliyle orijinal versiyonundan çok daha etkili bir hale gelmiş. Aşkın’dan ilk albümü tadında şarkılar duymak isteyenler, bu şarkıyı muhtemelen çok sevecekler.
Her zaman iyi işlere imza atmış iki ismin, Sude Bilge Demir ve Bülent Özdemir’in ortak çalışması “Tutmadın”, albümün çizgi üstü şarkılarından. Mustafa Ceceli’nin düzenlemesiyle şarkı yer yer Candan Erçetin sularında geziniyor. Erdem Sökmen’in gitarı, Kadir Okyay’ın kemanı ve Cengiz Baltepe’nin akordeonu doyumsuz güzellikte. Keşke davul da akustik olsaymış.
Bu arada hem “Tutmadın”da, hem de albümdeki diğer bir çok şarkıda vokal yapan Mustafa Ceceli ve Betül Demir’i de tebrik etmek gerekiyor. Artık epeyce yol almış profesyonel birer solist oldukları gerçeğini bir kenara bırakıp, bir şarkılık, iki şarkılık bir jest gibi değil de bir vokalist gibi albümün bütününe ses vermeleri alkışı hak ediyor.
Sırada albümdeki ikinci Sezen Aksu şarkısı “Yasak Elmam” var. Yine şiirli şarkı sözleri melodisinin üzerine çıkan feylesof söylemli bir Sezen şarkısı ve Sezen şarkılarında sesi sanki başka türlü tınlayan şahane bir Aşkın dinliyoruz. Şarkının Sezen Aksu tarafından kaydedilmiş “demo” versiyonu bir süredir internette dolaşıyordu zaten. Henüz dinlememiş olanlara onu da dinlemelerini tavsiye ederim.
Söz ve müziği Yusuf Kaya’ya ait “Bekleyenim Var”, albümün bir diğer “cover”ı. 1983 yılında yayınlanan üç albümde birden yer alarak (Yusuf Kaya’nın “Sitemim Var”, Ümit Besen’in “Dostlar Sağ Olsun” ve Kamuran Akkor’un “Sev Yeter” adlı albümleri) o yılın en gözde şarkılarından biri olan “Bekleyenim Var”, 2002 yılında da “seksi şempanze” Yıldız Kaplan’ın ilk albümünde “Arkadaş Kalalım” adıyla “cover” yapılmıştı. Şarkının bu yeni düzenlemesinde nefesli sazlarla gayet eğlenceli bir Balkan havası yaratılmış.
Sekizinci sırada yer alan “Kibrit ve Alev”, daha albüm yayınlanır yayınlanmaz ön plana çıkan şarkılardan biri oldu. Yine bir Günay Çoban-Serkan İzzet Özdoğan çalışması olan bu şarkının öne çıkmasında,Aşkın’a çok yakışan “hüzünlü aşk şarkısı” janrına sonuna kadar sadık kalınmış olmasının payı büyük. Aşkın’ın “Ay İnanmıyorum” ve sonrasında yayınlanmış herhangi bir albümünde benzerlerine çokça rastladığımız türden bir şarkının bugün fazladan kıymetli sayılmasının sebebi hikmetini ise bugünün olmamış, eksik kalmış, duygusu yarım şarkılarında aramak gerekir gibi geliyor.
Sırada yine bir Serkan İzzet Özdoğan bestesi var; ancak bu defa sözleri Hakkı Yalçın kaleme almış. “Kahve Bahane”, adının da çağrıştırdığı üzere alaturka soslu bir şarkı ve gerek sözleri, gerekse melodik yapısıyla Aşkın’ın sesine yakışan ve albüme hareket katan şarkılardan biri olmuş.
Albümün son şarkısı yine bir “cover”. İlk kez 2009 yılında Atakan’ın “Zor Sevda” isimli ilk albümünde yayınlanan “Ayrı Gayrı”, bu defa Aşkın’ın yorumuyla çıkıyor karşımıza. İlk yayınlandığı günlerde de beğenilen şarkı, Aşkın’ın bu yorumuyla da albümün dikkat çeken şarkılarından biri oldu. Şarkının her iki versiyonunu arka arkaya dinleyip, ister istemez kıyaslayınca, Atakan versiyonunu daha etkileyici bulduğumu söyleyebilirim. Buna karşın “Ayrı Gayrı” bence doğru bir seçim olmuş ve sanırım yıllar sonra da bu albümden hatırlanan birkaç şarkıdan biri olacaktır.
Sonuç itibariyle; bu albümü yer yer Aşkın’ın eski albümlerinin tadını verdiği için sevmekle, bugüne ait olmayan eski bir müzikal stile sırtını yaslamış olması nedeniyle sevmemek arasında bir yerlerde kaldım. Aşkın’dan bir Demet Akalın’la, bir Hande Yener’le rekabet etmesini beklemek haksızlık olur. Onun durduğu yer çok başka. Sadece bu bile albümün bugünün popüler müziğinin sularında seyretmemesinin nedenini açıklayabilir ve aslına bakarsanız çok da haklı bir gerekçe olur. Kaldı ki Aşkın’ın kıdeminde bir şarkıcının da istediğini yapma hakkı sonuna kadar vardır.
Albümde en sevmediğim ise kartonet oldu, bunu da söylemeliyim. “Photoshop”un da bir hududu olmalı. Bu dondurulmuş suratlar, bu heykel ifadesizliğinde bakışlar, çizgisiz, çapaksız, pürüzsüz yüzler göze sanıldığı kadar hoş görünmüyor; hatta hiç hoş görünmüyor. Kartonet tasarımı ise neresinden baksanız aceleye getirilmiş gibi duruyor.
Ortalarda olmadığında yokluğu hissedilen bir ses Aşkın Nur Yengi. Bu albüm o yüzden kıymetli. “Gözümün Bebeği”ni üst üste birkaç kez dinlediğinizde, hepsi Aşkın’dan ilk kez duyduğumuz şarkılar olduğu halde, sanki bugüne dek yaptığı bütün albümlerin bir özetini, bir “best of”unu dinler gibi oluyorsunuz. Bu da albümün süpervizörlüğünü üstlenen ve bu konuda artık rüştünü iyiden iyiye ispat eden Hakan Eren’in bir başarısı.
Bu kadar bekledikten sonra daha fazlasını ummuyor muyduk; umuyorduk elbette. Ama elimizde duran da az değil. En azından Aşkın’ın daha iyilerini yapabileceğine umudumuzu yok etmiyor bu albüm. O zamana kadar “Gözümün Bebeği” bizi oyalar mı, oyalar. E hadi, dinleyelim o zaman!
OCAK 2011